Popülist iktidarlar, demokrasilere inanmadıkları için, kendisiyle hemfikir olmayan vatandaşları muhalif, ahlak dışı, din dışı, millet dışı gösterirler. Böylesi bir siyasi iklimde popüler olanı beğenmek ya da beğenmemek de doğal olarak siyasi bir angajmana-tercihe dönüşür. Ya bizdensinizdir ya da onlardan... Popülizm toplumsal yarılmalardan beslenir, o sebeple beğenilen ya da beğenilmeyen bir şarkı, bir film, bir başka şey, asla sadece o olamayacak kadar başkalaşır. Her şeyden önce tartışmanın biçimini etkiler bu durum... Siz o şarkıyı beğenerek bir şey olursunuz, beğenmezseniz başka bir şey...Tartışmanın biçimi, zihniyetimizi, dünyayı algılama biçimimizi etkiler ve ne dersek diyelim bizi "ya sev ya terket"e getirir.
Daha da ilginci "ya sev ya terket"i normalleştirir ve hemen herkes, dolaylı ve dolaysız, dünyaya bu düzlemde bakmaya başlar, daimi bir savunma, sürekli bir mevzi belirleme ve reddiye hali bütün bir gündelik hayatı dönüştürür. Dünyaya savunma ve saldırma olarak baktığınızda siz ve sizin gibiler kahraman, sizin gibi olmayanlarsa düşman olurlar-sayılırlar. Olup bitenin farkına bile varmazsınız, çünkü tartışma hali sizi ya savunmaya ya da saldırıya götürür, bitimsiz bir teyakkuz halinde yaşarsınız. Basite indirgediğim sanılmasın, tek tek bireyler, kanaat önderleri, medya, kurumlar, partiler bu iyi-kötü dualizmini mantığını koruyarak o denli çoğaltırlar ki, bir bakarız, etrafımız kimilerini ilk kez duyduğumuz, hatta ciddiye almadığımız düşmanlarla dolmuş, say say bitmiyorlar...
Çok değil, bir iki hafta önce, Sezen Aksu tartışıldı, taraflara baktığınızda beğenen ya da beğenmeyenler yoktu sadece... Mesela, Aksu'nun "Yetmez ama Evet'çi" olduğu söylendi, hatırlatıldı. Popüler kültür tartışmasında hakikatın ne olduğunun zerre önemi yoktur. Aksu, sahiden öyle midir, o anayasanın kabulünde etkisi ne kadar olmuştur veya bütün o "yetmez ama evetçiler", sayıca ne kadardır, ne kadarlık güçleri vardır, işte MHP o gün hayır demişti, bugün iktidarın ortağı filan demenin ya da irdelemenin, bir sağlama yapmanın filan pek bir manası olduğu söylenemez. Çünkü kimse diyaloğa girmek istemez, enikonu kestirip atar. Tartışmanın ve düşünce biçiminin doğası gereği bunların hepsi gereksizdir. Düşman figürü, tartışmayı önemsizleştirir. Ah vah ettiğim ya da doğru olanı işaret ettiğim düşünülmesin. Popüler kültürde herhangi bir tartışma ancak ve ancak bu şekilde yaşanır demek istiyorum.
Bugün bir iki arkadaşımla konuştum, Tarkan'ın son çıkan şarkısı için getirilen eleştirilerde de benzer bir eğilim var, ona kızıyorlardı. İşte şarkı çok vasat, Tarkan bunca yıl hiç mi kendini geliştiremez veya Türkçe tahrif ediliyor, dilimiz bozuluyor vesaire deniyormuş... E bu eleştiricilerin "düşmanları" da cehalet, kitle kültürü, dili bozuklar filan... Nasıl birileri liberal deyince gözü dönüyorsa bir başkası da da "geçcek" sözüne ve o ritme delleniyor.
Bu kadar çok insanı ilgilendiren ve herkesin söz söyleyebileceği basitlikte gelişen (bu yüzden popüler olan) bir tartışmada uzlaşı olamaz. Çok düşmanlı, çok kutuplu, iyilerin ve kötülerin cirit attığı bir "kaos" izleriz, hoş, izleriz dediğimize bakmayın, hep bir elden çoğaltırız...
Popüler kültür tartışmaları, her gördüğüne mükemmel veya berbat diyenlerin kavgasıdır.
O dusmanca davranislara "maruz" kalanlarin soz haklarini , yine kendilerinin gucu arkasinda hissetmenin coskusuyla farkki dusndukleri icin iki cihanda lekeli ilan ettigi insanlar savundu "gunun sonunda"...Demokrasiyi icsellestirmisler, meseleleri kisisellestirmeden bu ilkeler dogrultusunda davranabilmisler diye ayirdetmek, herkesi ayni kefeye koymamak kazim.
YanıtlaSil