Hepimizin bildiği şeyler gibi geliyor ama sorun da tam burada başlıyor zaten, dünyaya, yaşadığımız topluma eksiklik hükmüyle baktığımızda “bizim" dışımızdaki herkesi istisnasız ya cahil, ya da cahil bırakılmış olarak görmeye başlıyoruz. Hemen her şeyi toplumun eksikliğiyle açıklamak başarılı bir biçimde endoktrine edildiğimizi de gösteriyor. Bu öğretiyle mezun olur çalışır, evlenir, çoluk çocuk sahibi olur ve yaşarız çünkü. Bitimsiz bir eksikliğin kırılganlığıyla, yani öfkesi, iştahı ve kederiyle dünyayı yorumlarız, bildiğimizi çocuklarımıza, torunlarımıza aktarırız. İşin özeti veya varılan nokta, ne söylesem eksik kalır, hepimiz birbirimizin cahil, yetersiz veya salak olduğuna inanıyoruz, az ya da çok bunu düşünüyoruz. Yaşadığımız-yaşattığımız kavgaların kökeninde bu eksiklik güdüsünün büyük bir ağırlığı var gibi geliyor bana.
😉😉😉👍
YanıtlaSil