Salı, Aralık 14, 2021

Su kenarında

Tarihi çizgi romanlarda kahraman ne zaman su kenarına gelse yıkanmak üzere orada olan çıplak kadınlarla karşılaşırdık. Su kenarı, erotizm ve çıplaklıktı. Yıkanan amcalar, teyzeler, çocuklar filan değil... illa ki etine dolgun, genç kadınlar görürdük...Yazarken düşündüm de, erkekleri yıkanırken gördüğümü hatırlamıyorum... Pis pis at üstünde dolanıp dururlardı işte...

Malumunuz, bizim hamam kültürümüz var, o kültür de en çok, yerel erotizmin, fıkraların, fantezilerin, kolektif bilinçaltımızın bir parçasıdır. 

Büyüdüğüm mahallede, hali vakti yerinde bir ailenin zihinsel özürlü bir erkek çocukları vardı, her zaman tertemiz kıyafetler-takım elbiseler giydirildiğinden, bir de "ağır abi" olmayı sevdiğinden, çoğu insan onun bu özel durumunu anlayamazdı. Dışarıdan tam bir "beyfendiydi". 

Gel gör ki, mahalle kahvesinin derin bir mahrem çözücü tarafı olur hep, dangoz "abiler", türlü çakallıklarla onu sarakaya alır, en çok da iki güzel ablası hakkında konuştururlardı. Çocuk da yarattığı ilgiden hoşlandığından, ablalarını banyonun kapı deliğinden nasıl dikizlediğini aynı cümlelerle uzun uzun anlatırdı. Hayatın ne acımasızlıklarla dolu olduğunu hepimiz az ya da çok biliyoruz. 

"Ablaların banyo yaptılar mı lan" soru cümlesi hep aklımda çın çın öter.

Yukarıdaki resmi bilmiyordum, yıkanan kadınları gözetleyen Pan olarak çizilmiş, şeytani, kötücül ve şehevi... Az sonra Karaoğlan çıkıp o sefili tepeleyecek ve tepeler tepelemez de kızların en güzelini... 

Kim Karaoğlan, kim Pan (Uğru) ve kim kimi seyrediyor karışıyor elbette.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder