Pazar, Şubat 18, 2024

Kamyoncu

Ellili yıllar, zamanın gerçekçilik algısıyla Devir dergisi, bir kamyon şoförünü kapağına taşımış, editör yazısında her gün rastladığımız, aşina olduğumuz yüzlerden anlamında "çok tipik bir sima" denmiş beyfendi için... 

İlk gördüğümde bir tahminde bulunmuş, fotoğrafı Ara Güler çekmiştir demiştim, yanılmamışım...

Ortada etkili aktüel bir dergi kalmadı da, bugün herhangi bir dergiye böyle bir kapak fotoğrafı seçilir miydi diye düşündüm. Sanmıyorum. Sadece bugün mü, örneğin elli yıl önce, Simavilerin dergilerinde bu fotoğraf kapağa taşınır mıydı? Yine sanmıyorum. 

Başında kasketi, ağzında yarım cuarasıyla tek gözü kısık şiför dayımızın albenisi var mı yok mu mesele bile edilmezdi.

Peki o zaman, Devir niye kapak olarak seçmiş bu fotoğrafı? Tabii ki tesadüfleri hesap etmiyor değilim, Ara Güler'in bir fotoğrafını beğenip, ona yorum-haber bile uydurmuş olabilirler. Ama "zamanın ruhu" dediğim şeyi merak ederek kurcalamayı tercih ediyorum ben. 

Devir, dergicilik tarihimizde yeri olan, çığır açmış, hatırlanan bir dergi filan değil. Ortalamada kalmış, kendinden önceki gazetecilik anlayışıyla hafif hafif hesaplaşan, Amerikanvari görünmek isteyen bir dergi... bu kapağın yayımlandığı yıl 1954.

Bir hatırlatma yapayım, Demokratlar CHP'ye karşı seçim zaferi kazandıklarında, yani "Yeter söz milletin" derken köylülerin yanında CHP elitizminin karşısında durduklarını, kasketlilerin partisi olduklarını iddia ediyorlardı. Öyle ki, kimi mekanlara, hatta caddelere girilmesine izin verilmeyen, girdiklerinden hoş karşılanmayan sıradan insanların her yere girebilmesinin "demokrasi" olduğunu da söylüyorlardı. 

Tabii ki demokrasi sadece o değil ama popüler kültürün işleyişinde demokrasi fikri ancak bu örneklerle anlaşılıyor ve anlatılıyordu.

Hani meşhur, "Halk sahillere saldırdı, vatandaş denize giremedi" filan hep buralardan çıkar aslında. "Girsin kardeşim, halk artık girsin denize, onun da hakkı" gürültüsü, goygoyu ve abartısını da birlikte düşünün. Okur yazarların aralarında yaptığı tartışmalar bunlar, içinde pragmatizm, oy kaygısı, halk dalkavukluğu, anti entelektüelizm filan var, çok karışık...Normali değiştiren şeyler bunlar. Malum, normal hep değişir, tıpkı gelenek gibi daima yenilenir.

Bu kapak, bence o normalleşmenin bir uzantısı...yani o kasketli kapağa çıkınca, yeni ve olumlu bir gazetecilik yapıldığına inanılıyor, hakkaten yapılmış da olabilir, ben bir güdüden söz ediyorum. 

Yoksa dergi dediğiniz şey arz ve taleple biçimlenir, okuru avutmak için çıkar ekseriyetle... böyle bir kapak, okurun konforunu bozacağı için tercih edilmez, yoksul birini kim ne yapsın di mi ama... 

Not: Kasket demişken Ecevit'in kasketi de bu tartışmaların uzantısıdır, onu da şey edeyim. Dağılabiliriz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder