Pazar, Eylül 10, 2023

Sevdiğim kitap isimleri

Sevdiğim bir kitap ismi, Hüseyin Rahmi'den... Kapak tasarımı ve kaligrafi Münif Fehim'e ait... "Gönül bir yel değirmenidir" demek yetmemiş Hüseyin Rahmi'ye, açıklama gereği de duymuş: "sevda öğütür"... Bugünden bakıldığında bayık bir romantizm gibi duruyor, hatta dolmuşlarda rastladığımız slogan yazılardan, levhalardan biri sanki...

Acaba o günlerde nasıl algılanıyordu, sonuçta biliyoruz ki, popüler kültür tüketilerek tabana doğru yayılan bir süreci de içerir, üst sınıflarca paylaşılan estetik bir ifade, bir süre sonra, bilemiyorum, belki bir yarım asır sonra, alt sınıflarda kullanılır hale gelebiliyor. Örneğin saz çalmak, bir şehzade eğlencesiyken avamileşerek bir halk sanatı sembolüne dönüşüyor filan...

Hüseyin Rahmi,  romantik bir yazar sayılamaz, gerek mizahi sivriliği, gerek kadın beğenmezliği devrinin aktüel duygusallığından ayrıştırır onu. Aceba, sarakaya mı almış aşk edebiyatını, o sebeple mi seçmiş bu ismi...

Romanı okumadım, okuyacağım, ayrıca yazarım, kapaktaki çifti karşı pencereden dürbünüyle izleyen beyfendinin hatırı da var elbette, merakımı cezbetti!

Bu kitabı çocukken görmüş ve alenen korkmuş, okuyamamıştım: alt başlıkta yer alan ve bir başka hikayenin adı olan "Mezardan çıkarılan kadın" ibaresi beni allak bullak etmişti. Son yıllarda aralıklarla bu kitaptan bahsedildiğine şahit oldum, daha çok "Stefan Şvayk'den yazan (Tercüme eden değil) Nazım" kısmını bir espri veya ilginçlik olarak görüp paylaşıyorlardı. Çocukken beni etkileyen kısım ise serüveni çağıran tarafıydı, o faslı hiç anlamamıştım. Meçhul sözcüğünü bu kapaktan öğrenmiş olabilirim...

Üniversitede çalıştığım yıllarda sol tarihe merak salmış, pek çok şey bulup bulup "yazarım" diye kenara koymuştum. O yıllarda yukarıdaki kitabı Milli Kütüphanede görmüş ve heyecanlanmıştım. Yakınlarda karşıma çıkınca satın aldım. Çehov'un çevirmeni Zeki Baştımar, sol tarih ve TKP geleneği içinde ağırlığı olan bir isimdi, genç öğrencilerle siyaset ve edebiyat konuşuyor ve önemlice bir kısmını gizli gizli partiye üye yapıyordu, Ankara'daydı, sonradan İstanbul'a geçmişti, kütüphane memuruydu ve 1951 Tutuklamaları sırasında deşifre olmuştu. Rejimin düşmanısın, memursun, komünistsin, gizli saklı, yasa dışı işer yapıyorsun ve çevirdiğin kitaba "Maske" ismini seçiyorsun. Ne diyeyim, bana Çehov'la ilgisi yokmuş gibi gelmiş ve esprili bularak çok sevmiştim. Halen aynı fikirdeyim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder