Bizim gibi
toplumlarda insanın erken büyümek zorunda kalmasından,
ailenin-toplumun-öğretmenlerin dayatmalarından, sınavlardan, rekabetten,
yenilgilerden filan söz etmiştik.
Hep aklımdadır, Türkiye’de
bir erkek bütünüyle özgür ve meydan okuyarak, sürüye katılmadan kaç yıl, ne kadar
zaman genç kalabiliyor? Ya bir kadın?
Çok değil, bir ya da iki yıl, o da aralıklarla toplayarak,
ancak o kadar genç kalabiliyor demiştik. Ancak o kadar... Kadınlar daha az, çok
daha az…
Bizim kuşakta (79 doğumluyum) bu daha fazla hissediliyor çünkü arada kalmış bir kuşağız. Bizden önceki nesil bunu düşünmeyecek kadar yetişkin doğmuş, daha çocukluktan sorumluluk almış, çocukluktan yaşlanmaya başlamış, bizden sonraki nesil ise hep çocuk, akıl fikir hep “ben..”li cümleler peşinde. Arada biz böyle tam nereye ait bilemeyenler.. Bilmem yoksa her neslin ortayaş krizi benzer mi.
YanıtlaSilHepimiz dün ile yarın arasındayız, belki de imrenme ile azımsanma arasında...Arada kalma hali hep var, kendimizi tanımlayan bir ruh hali...ama sadece o kadar. Bizimkisi memleketler facia ve sıkıntılı psikolojileriyle bizi hep kendimizden feragat etmeye ve "biz" olmaya zorluyor. Neyse uzun hikayeler. Çok selam
YanıtlaSil