Ha tabii, insan ister istemez, Kerime Nadir bu romanı niye yazmış diye düşünüyor. Bana kalırsa korku edebiyatındaki siyahi romantizm, soylu elitizmi, kibarlık mesafesi, tekinsiz alt sınıflar, tek bir duyguya indirgenmiş tipler, klişeler vs vs ilgisini çekmiş olmalı. Senelerce kontlar, kontesler, prensesler, nedimeler anlattı bize. Hasetle-aşk öfkesiyle kavrulan meşum kadınlarının okuduğum romandaki "cadı"dan hiç farkı yok desem abartmış olmam.
Kürt coğrafyasında geçiyor roman, İstanbullu maceracı bir beyfendi, te Hakkari'de Cilo dağına gidiyor, arada eşkıyalar falan filan, hanlar, kar fırtınaları vs vs... O bakımlardan inandırıcı olamamış Kerime Nadir. Gerçekçi olmak gibi bir kaygısı olmadığının tabii ki farkındayım. Hatıralarında çok sevdiğim bir bölüm var. Türkan Şoray'ın romantik filmleri bırakmasını, gerçekçi hikayelere yönelmesini hiç anlayamadığını (ve saçma bulduğunu) belirtiyor. Gerçekçilik hiç ona göre değil, "biliyoruz". Demek istediğim, fantastik edebiyatın kendine özgü bir karanlık "gerçekliği" var, onu anlamadan yazmış. Aynı romanı "Kürt Transilvanya'da" değil iyi bildiği İstanbul'da da anlatabilirmiş mesela.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder