Salı, Ağustos 29, 2023

Bir kalas bir köprü

Çocukken bir amca sohbetinin içinde kalmıştım, işte yağmur yağınca, yollarda su birikirdi de işte niye mazgallardan kanalizasyona akamazdı, niye yollar eğimli değildi, Mimar Sinan ve Osmanlı nasıl bu işleri çözmüştü, Atatürk 'ten sonra bu işin boku çıkmıştı, Almanya'da neler neler yapıyorlardı falan filan...

Çocuk aklımda o sorun(sal) senelerce yer etmiş, gülerek yazıyorum, ne yapmalı da yağmurla biriken sular şey edilir filan diye kafa yormuştum. Yanlış olmasın, kafa yordum dediğime bakmayın, herkes gibi ben de nasıl yapılacağını bilmiyor, düşünür gibi yapıp amcalar gibi konuşuyordum. Romantize etmeden, birine veya bir şeye kahretmeden, dualizme başvurmadan konuşamadığımızı o yaşlarda nerden bileceğim. Hoş, bilmeme de gerek yoktu, hayata dair bilmeler öyle akıyordu, akışına bırakmıştım kendimi. 

Fotoğraf yetmişli yıllardan, yağmur bol bol yağınca, bir kaldırımdan ötekine kalas atılır, üzerinden tin tin geçilirdi. Oradan aklıma geldi.

[Nostaljik dipnot: Çizgi romanlardan, özellikle Zagor'dan bu sahneleri bilip sevdiğimden kalasta yürümeye bayılırdım. Çiko'nun ayağı kayıp çamurlu suya düşmesi an meselesiydi. Ben Zagor'dum elbette.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder