Cuma, Şubat 24, 2023

Sevene

Lisedeyken din hocası yazılı yapıyor, tek bir soru yazdırmıştı: "Allah, sevene adaleti verir"... Hadismiş, işte mealini bir kompozisyon şeklinde açıklayın filan.. Tabii ki yanlış anlamıştım, aslında "Allah, onu sevene adaletini verir" diyordu... Ben yanlış yazınca, lüzumsuz bir biçimde kafa patlatmış, "seven" derken neyi kastediyor, niye daha açıklayıcı değil, neyi ima ediyor diye düşünüp durmuş,  tuhaf yerlerde dolanarak bir cevap yazmıştım. Allah, adaleti isteyene adaleti verir falan filan diye diye kastırmıştım.... 

Çocukken, oyun oynarken bir mızıkçılıkla, bir haksızlıkla karşılaştığımızda tartışmayı uzatmadan "Allah, hakkımızı getirir" derdik... Allah'ın dengesinde mutlaka eşitleneceğimize inanırdık, haksızlık edersek bir yerden "çıkardı" bu... Korkardık, Allah korkusu benim için en çok birinin hakkını yemekti, onun ilahi adaleti beni bir biçimde cezalandırırdı. Dede çağla yerse, torunun dişi kamaşırdı... Sen iyiysen ve doğruysan, Allah'a da inanıyorsan, mutlaka yardım görürdün-görecektin.

Gündelik hayat ve kanunların ruhu ise dünyada-paralel evrende "yaşar", cenneti ve cehennemi değil bugünü kollarız, iyilik ve kötülüğü, suç ve ceza üzerinden değerlendiririz. Yani olması gereken "hakkaniyeti",  insanların aklettiği kanunlar düzenler ve yaşatır. İnsanlar, kendi adlarına hakkaniyetle karar vermeleri için profesyonellere hak devrederler. Polise ve hakime gerekirse hapsetme ve öldürme hakkını biz veririz. Allah'ın hakkımızı getirmesini yine isteriz ama bu dünyanın hesabı, bu dünyada görülür. Çünkü, toplum(lar) inşa edilirken bir karar vermiş, kendi kaderimizi kendimiz belirlemiş, suçları, suçlar için cezaları, o cezaları seçecek mahkemeleri seçmiş, düzenlemiş ve kabul etmişizdir. Allah'ın cezası Allah'ın bileceği bir meseledir, biz birbirimize, kamu vicdanına karşı sorumluyuzdur. 

Yani hak yiyenlere Allahsız demek, onlara beddua etmek, onları Allah'a havale etmek nafiledir, olsa olsa yüreğinizi soğutur ya da haddinden fazla ısıtır. 

Depremle ilgili gelişmeleri hep birlikte seyrediyoruz, hemen her konuşmada Allah'ın zikredilmesi, bu kadar çok ölümün olduğu, bu büyük trajedinin yaşandığı bir yerde ve zamanda normal... Diğer yandan siyasi ve idari çaresizliği kapatmaya yarıyor, bile isteye kanırtılıyor çünkü, ne ki en hafif ifadesiyle "nafile" de çünkü bu dünyanın sorunları çözemiyor... İmar Affı için toplanan paralar nerde, bu kadar vergi nereye harcandı, nerde bu "mütahit" demenin, onları Allah'ı havale etmenin bize bir faydası olmuyor.... 

İçinde yaşadığımız siyasi iklimin büyük etkisi var, tabii ki Müslüman bir ülkede yaşıyoruz ama bu kadar çok Allah vurgusu sadece onlarla açıklanamaz gibi geliyor bana, depreme de bağlayamıyorum hatta, adalet sistemine güvenmediğimiz için mi Allah'a başvuruyoruz yoksa dillerinden Allah'ı düşürmeyenleri Allah'ı zikrederek siyaseten hırpalıyor muyuz bana karışık geliyor... 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder