Gel gör ki kızın sözleri bana dokundu, korkuttu, düşündürdü, suya battıkça ağırlaşan paçavra gibi hayatıma dahil oldu, epey bir süre aynaya uzun uzun-derin derin bakamaz oldum... Mantıklıyımdır, olabilir diyordum, aynanın gerisinde başka bir dünya olabilir, benzerimiz, aynımız, paralel evrenimiz... o evrenin çıkışı da aynalar... bizler uyurken o "bizler" çıkıp dolaşıyor, buzdolabını açıyor, sokakta japonkale oynuyor... olabilir...
İşi gırgıra vurdum ama ne zaman içinde ayna geçen bir sahne, bir fotoğraf görsem hoşuma giderek kıpırdanıyorum... O sahnenin içinde muammalı bir derinlik var gibi geliyor bana...
Yeşilçam'dan iki fotoğraf seçtim, bence hele sinemamız emeklerken diyelim, kameraman ve fotoğraf direktörleri aynalı sahne istiflemeye bayılmışlar, sanki (gülmeyin çok ayıp) "yemeği gösteren salça" misali ustalıklarını ancak bu türden dırınımlı sahnelerde şey edeceklermiş gibi hallenmişler...
Filmlerin ne anlattığını boş verin, sadece resimlere bakın, ben mi abartıyorum, muammalı durmuyorlar mı?
Muammayi bilmem ama ayni anda bir insani farkli acilardan gormek etkileyici...Kadinin yandan gorunusu ile aynadaki hali ayni mi? Aynadaki daha suh.Ayni sekilda adamla Aliye Rona ya ayni anda bakarken adami gormek ile adamin Aliye Rona ya bakisinin yogunlugunu da gormek carpan etkisi yapiyor sanki.
YanıtlaSil