Cumartesi, Ekim 19, 2024

Salih Erimez

Salih Erimez, göz alıcı çizgileri olan bir sanatçı değildi ama çok özgün ve kendine has bir dünyası vardı. İlk çizgilerinden son çalışmalarına kadar bir tarzı neredeyse hiç değiştirmeden sürdürmek az şey değil. Hem iyi hem kötü. Çizgi roman ve karikatürden ziyade ilüstrasyona yakındı. Uzun yıllar, geçmişi anlatan çizimler yaptı, orada da bir ortalaması vardı diyemem, bazen sahiden çarpıcı "esprisi", "fikri" olan sayfalar çizdi, bazen zor anlaşılan, insana ne okuduk, neye baktık dedirten şeyler üretti... 

Yukarıda iyi olduğunu düşündüğüm bir örnek seçtim. Külhanbeyleri sarhoş bir halde naralar atıyor, köpekler onlara havlıyor, arkadaki Zaptiye hiddetleniyor, penceredeki kızlar da "külhanlara" imreniyor filan... El hak, tarafları güzel konuşturmuş. 

Külhanbeylerinin "Heyyt imanım, savulun be! Adımız çene söküp filiz kıran, var mı bize yan bakan?" narasına Zaptiye subayı hiddetlenip Çavuş'a emrediyor: "Çavuş, çevirin şunları, alın karakola yatırın falakaya, nara atmayı anlasınlar"... pencereden bakan kızların derdiyse başka: "Kırk bir kere maşallah. Yaradana kurban olalım."

Erimez için göz alıcı değil dedim, şöyle anlatayım, zanaat olarak, sahnenin istifinde penceredeki kızlar hiiç gözükmüyor, halbuki arzunun membaı olarak sadece görünmemeli dikkat çekici biçimde yerleştirilmeliydiler, hatta sayfa kompozisyonu değişmeliydi, onları merkeze alarak yeniden kurulmalıydı demek istiyorum. Sonuçta erkekler tepişiyor, onlarsa bir espri olarak kapalı hayatlarına sirayet eden o narayı gürültüden çok bir aşk nağmesi olarak görüyorlar. 

Erimez, son yıllarında çizmiş bu sayfaları, belki yorulmuştu, belki bıkmıştı, onu da aklımda tutuyorum. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder