Pazartesi, Haziran 26, 2023

Sanatına en büyük darbeyi...


Yukarıdaki satırların yazarı, muhafazakar bir yazar, kitabı da meşrebine uygun bir yayınevinden çıkmış... Mesele yazar ve yayınevi değil elbette... İnsanların tek ve doğru bir edebiyat algısı var, onun dışındakiler tü kaka saymakta beis görmüyorlar... Tek edebiyat yok ki... hep söylüyorum iyi ki de yok... 

Mehmet Rauf, erotik bir hikaye yazdı diye nasıl gözden düşebilir ki diye enine boyuna düşünmemiş yazarımız, yüz yıl geçmiş, halen konuşulabiliyor,... Çünkü o erotik edebiyatı sevmiyor... Ortaç, mizah, kadın ve şehevilikle (erotizm demek istiyor sanırım) uğraştığı için kendini harcamış (mı acaba?) Adam gazetecilik yapıyor, geçiniyor, günü yakalamaya uğraşıyor dese... sakin kalacak... 

Sanatına en büyük darbeyi... türü ifadeler için... ne desem boş... hep olacak böyle yorumlar. Kolaylık çünkü, "sanat budur" diyorsun, kesin ve tartışılmaz bir ifade olduğu için sadece birilerini harcamıyorsun, kendini de kutsuyorsun... 

Keşke her şey bu kadar basit olsaydı...

Sanatın her türünde hiyerarşiler oluşur ve hepsi zamana yenilir, yenilenir, değişirler...Bir dönemin çok konuşulan eserleri unutulur gider veya birden hatırlanırlar... Onları hatırlatanların da etkisi vardır bunda. Sanat derken veya sanat değildir derken zamanelik ne kadar akla geliyor... 

Edebiyatın piyasa ile ilişkisini hesap etmemek mümkün mü mesela... O kadar çok değişken var ki... 

Bir yazarın yazdıklarıyla kişiliğini, özel hayatını ne kadar ayırıyoruz? Adı skandallara karışmış bir yazarın yazdıkları artık "edebiyat" veya "sanat" sayılmayacak mı? Mesela Mehmet Rauf için söylenenleri Peyami Safa, Ömer Seyfettin için söyleyemez miyiz? 

Edebiyat, yüksek bir ahlak zaviyesinde mi duruyor, durmalı mı? Edepsiz/Edebsiz olamaz mı mesela? Soru çok da, rahat etmek için soruları azaltıyoruz...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder