Cumartesi, Ocak 16, 2021

Baskında bir Punisher

Süper kahraman anlatılarının tamamını bir kefeye koymak ve hepsini "faşist" veya "muhafazakar" etiketleriyle nitelendirmek mümkün mü? 

 Bu türden toptancı ifadeler haliyle doğru değil. Çoğunluk değerlerine, ortalama inanışlara ve genel ahlaka dayanan her anlatı sorunludur ve  siyaseten doğru olmayan tarafları çoktur. Böyle bakınca çizgi romanlar, popüler kültürün içinde yaşayan farklı anlatım araçları ve türlerden farklı değiller. Ama bu demek değil ki, tek biçimli ve birörnekler. Aksine geleneksel kalıpların içinde eleştirel “konuşan” sayısız örnek de içeriyorlar. Muhalif eylemlerde kullanılan Guy Fawkes maskelerini alternatif örnek olarak hatırlayabiliriz örneğin.

İlerici veya daha soldan anlatı örnekleri var mı? Kabaca bu anlatılar açısından nasıl bir ideolojik sınıflandırma yapmak daha sağlıklı olur?

 Öncelikle popüler kültürün ne olup olmadığıyla ilgili düşünmemiz gerekiyor, zor olan bu zaten. Popüler kültürü nasıl niteliyorsanız popüler olan anlatılara da öyle bakıyorsunuz çünkü. İkincisi, süper kahraman hikayelerini kim okuyor ve nasıl anlıyor-alımlıyor sorusuna da bir cevap vermemiz gerekiyor. Herkesin sınıfı ve kültürel sermayesi aynı değil. Kızılderililer, western filmlerinin ilk yarısını seyredip televizyonu kapatıyorlarmış örneğin. Beyaz adam filmin ilk yarısında yeniliyor çünkü. Ya da bizim sağcı ve erkek bulduğumuz western filmleri, Britanya’da genç kadınlara bireyci ve mücadeleci ilhamlar verebiliyormuş. Alımlama çalışmaları bize bunu gösteriyor artık… Piyasa koşulları, popüler sanatçılar, moda hikayeler, takdir gören düşünme biçimleri, çok satarlık, entelektüel itibar gibi pek çok şey popüler kültürü besler. Bu bir aura ise siz üretici olarak o auranın farkında olarak üretmek zorundasınız… Dışında kalamıyorsunuz ama bu hep aynı şeyi tekrar ettiğiniz anlamına gelmiyor. Popüler kültür, tek biçimli ve doğrusal gelişmiyor ve asla biçimlenmiyor. Adam Smith’in “görünmez el” metaforu gibi popüler kültür, her şeye sirayet ediyor, etkileniyor ve etkiliyor demek daha doğru.

ABD Kongre binasını basan kitle örneğinden hareketle, süper kahraman anlatıları bu eğilimleri besliyor mu? Yoksa bu anlatılar mevcut eğilimlerin yalnızca bir yansıması mı?

 İkisi de var tabii ama bu hikayeleri birer “mermi” gibi düşünemeyiz, bize ateş ediyorlar ve etkileniyoruz diyemeyiz, yani burada bir mesaj var ve her okuyanı aynı biçimde manipüle ediyor gibi bir sonuç çıkmıyor. Her okuyanı sadece bu metinler değil okuduğu ve seyrettiği diğer şeyler, yaşadığı çevre, eğitim aldığı kurumlar, güçlü olana meyletmek, siyasi sloganlar ve kestirimler etkiliyor. Punisher, son eylemlerde “sağcı” sembollerden biri olarak gözüktü ama ben anti kapitalist eylemlerde de rastladım ona… Punisher savunusu gibi anlaşılmasın, herkes yaşadığı yere göre bir anlam yüklüyor. Popüler kültürü anlamak o sebeple zor.

Süper kahraman anlatıları açısından tarihsel kırılma noktaları belirlemek mümkün mü? Yoksa en başından bu yana belirli temalar etrafında mı şekilleniyorlar?

 Çizgi romanlar başlangıçta çocuklar için üretildiği için öyküler daha basit ve masumaneydi. Hikaye anlatırken ister istemez bir gerçeklik vehmi yaratırsınız. Gerçeklik ilkesi ve inandırıcılık, piyasadan ve beğenilerden, olup bitenlerden fazlasıyla etkilenir. Watergate skandalı olmasaydı, Joker artık güldürmeyen demode bir parodi olarak kalırdı. Oysa artık ondan yana olan okur ve seyirciler var çünkü siz o gerçekliği eskisi gibi kuramazsınız. Kahramanlar, genellikle “kanun koruyucu” değil “kanun koyucudurlar”, hukukun herkese eşit yaklaşma ilkesine inanmazlar. Suçlular, zenginler, düşmanlar ve entelektüeller bir biçimde ceza almaktan kurtulurlar gibi bir fikre inanırlar. Bu durumda kahraman bizzat kendisi kanun koyar ve ceza verir. Haliyle bunlar sağcı ve anti entelektüelist fikirlerdir, kavramsal bir tartışmadan çok romantik ve öfkeli çıkarımlara dayanırlar. Meseleyi süper kahramanlara dayandırmak da doğru değil, bunun izdüşümleri popüler kültürün her alanında görülebilir. Kaldı ki dünyanın sağcı popülist liderler tarafından yönetildiği bir evredeyiz, asıl belirleyen liderlerin dili, diğer her şey ona göre yeniden ve yeniden revize oluyor gibi düşünmek daha doğru. Yaşanan zaman daha yüksek bir hararet yaratır demek istiyorum, katılımcılar kendi yükleriyle oraya gelirler. 

IndependentTürkçe'den Esra Güngör sordu, cevapladım. İlgili haber daha kapsamlı, meraklısı bakabilir

link

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder