Salı, Temmuz 04, 2023

Love Stories Suck


Güzel sanatlar öğrencileriyle yaptığım konuşmalardan söz etmiştim. Genel olarak izlenimim çok haklı olduklarına inandıkları bir karamsarlık içinde olduklarıydı, "bu ülkede yaşanmazla" başlayıp "burada sanat yapılamaz" gibi bir noktaya savrulan düşünceler taşıyorlardı. Harcanmak ve hak ettiği  değere ulaşamamak gibi öfkeyle karışık bir kahırlanmaları vardı. Aradan Pandemi geçti, kim bilir nasıl savruldular. 

Karamsarlık bütünüyle kötü bir his değildir, insanı gerçekçi olmaya zorlar, olası hayal kırıklıklarına hazırlayabilir bile... Öğrencilerden iki ilginç soru almışım ki, günlüğüme yazmışım, birisi, "başka bir ülkede yaşasaydınız, yaptığınız işe ve size daha fazla saygı gösterileceğini düşündünüz mü?" gibi bir şey demiş. 

"Bu bir what if sorusu, buna ancak spekülasyon yapabilirim. Örneğin ben Ankara'da yaşamayı tercih eden biriyim, taşrada yaşayan her "sanatçı" İstanbul'da olsa farklı bir yerde olacağını düşünür, tartışır, hayıflanır. Bu da aynı şey. İstanbul da Türkiye'nin Amerikası. Kendi adıma, hak ettiği değeri bulamama gibi bir şeye inanmam. Her zaman, daha azla ve daha çokla karşılaşmak mümkün. İşe güce bakarak, hayalinizin ve hikayenizin peşinde koşmak en doğrusu" diye bir cevap vermişim. 

İkinci soru da bununla ilgiliymiş, "başka bir ülkede olsa çok satacak-çok konuşulacak işlerin burada farkına bile varılmıyor" denmiş. Benim cevabım "tersten bakalım, buradaki azlık, belki de bir avantaj, oradaki yüksek rekabetin dışında kalmak belki de bir şans, neden böyle düşünmüyorsunuz" olmuş. Dönüp dolaşıp söylediğim şeylerse işe güce bakmak, çalışmayı bırakmamak, devam etmek, arkasını getirmek filanmış. Kendimi daima şanslı sayarım, yaşadıklarımı da bir lütuf olarak görüyorum, hikaye anlatma şansım olduğu için mutluyum. Şöyle olabilirdi, böyle olabilirdi, evet doğru ama madem olasılık konuşuyoruz, tek bir şey de olmayabilirdi. İyimserim biliyorum. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder