Çarşamba, Eylül 30, 2020

Gülmeyen erkekler


Simone de Beauvoir, 27 Mayıs'tan sonra Sartre ile birlikte İstanbul'a gelmiş meğer... Bilmiyordum, Koşulların Gücü'nde sokakta gördüklerinden söz ediyormuş (1963). Kitap, Fransa'da çıktıktan iki yıl kadar sonra bizde tartışılmış, dilimize çevrilmeden bir yankısı olmuş, pek sevilmemiş değerlendirmeleri: "İstanbul'u görmediği, ona bakmadığı düşünülmüş..."

Bu fasıl şaşırtıcı değil, hem dikkat kesiliyor, hem de övgü bekliyoruz, çok değişmedi tavrımız... Bana ilginç gelen Beauvoir'ın sokak ve erkeklerle ilgili yazdıkları. Ortak mı desem benzer mi, pek çok anı ve anlatıda koşut nitelemelere rastladım. Avrupalı, Doğu'ya gittiğinde, Parisli veya İstanbullu taşraya indiğinde...bize bunu anlatıyor.  

Tam o yıllarda, soğuk savaş siyasetinin içinde güçlü bir köycülük ve halkçılık akımı var... Var ama metropolde büyümüş orta sınıftan entelektüeller fikren savunsalar da reel hayatlarında "lümpenlere", köylülere, alt sınıflara karşı çekingenler... Halka inmek, halka ulaşmak deseler de aynı dili konuşmadıklarının farkındalar... Karagöz'ü hem seviyor, hem de istemiyorlar diyelim. Sokaktaki erkek çoğunluktan ayan beyan ürkülüyor. 

Evet, ürküntü galiba doğru bir niteleme... ürküntüyü anlatırken düşmanca gözünü dikmeye ve gülmemeye mutlaka bir vurgu yapılıyor. Bir kadınsızlık hali de var. Mekanlarda, sokaklarda kadına rastlanılmıyor. Bana bu hal, bir Tennessee Williams "öyküsü" gibi geliyor. Kasavetli ve sıkıntılı, huzursuz edici bir aura, tacizkar ve nereye gitsen takip eden bir erkek gözü tarif ediliyor... Maneviyat bozucu bir şey... Beauvoir, ayakkabı boyacılarında görüyor o bakışı, kıpırtısız bakıyorlar, etraf izdiham doluluğunda ve avaz avaz kaotik, sonra kahvede tahta masalarda kahve içerken... başka erkekler, başka bir yer ama seyir nesnesi değişmiyor,  bakılmaya devam ediyorlar. "Turistlerden mi tiksiniyorlar" diye sormuş-düşünmüş... 

Hissiyat olarak nasıl karmaşık ve bir o kadar da sarih değil mi? Yabancısın, kadınsın, tedirginsin... seni eziyorlar. 

Bir gülseler gün değişecek... gülmüyorlar.

1 yorum:

  1. Çetin Altan da sık sık bu ruh haline temas ederdi yazılarında.. erkek toplumu, kadın eksikliği ve gülmenin. hayattan zevk almanın bir çeşit ayıp olarak görüldüğü toplum psikolojisi hali.. genlerimize işlemiş bu durum sanki.. şarklılığa bağlardı bunun sebebini.. haklıydı da.. viski, marlboro içiyorsun diye kendi cenahından da eleştiri almıştı hatta..

    YanıtlaSil