Cuma, Ağustos 07, 2020

Basınç

Babamın hastalığı sırasında bizi dinlendirecek, hasta bakımında yardımcı olacak birine ihtiyaç duyduk, bir şirket üzerinden işin profesyonelleriyle konuştuk... Bir tanesi, daha ilk konuşma faslında etnik kimliğini biraz da tuhaf biçimde üstüne basa basa vurguladı ve bunu aralıklarla tekrarladı. Dedi ki "Ben Kırgız'ım, Özbek değilim". Doğrusu, meseleye iş odaklı baktığım için, nereli olduğuyla zerre ilgilenmiyordum ama o Özbek olmadığını ısrarla tekrarladıkça... fıkraya dönüştürüp kıkırdamaya başladım. Sonradan anladık ki annesi Özbekmiş. Artık neler geçiyorsa aklından, neden bu denli önemliyse...

Yaşayanlar bilir, yurt dışına çıktığınızda, gittiğiniz yerin yerlisi için Türk ya da Kürt olmanız hiiç fark etmez. Hele ki Rizeli ya da Trabzonlu, Sinoplu ya da Gerzeli...Niğdeli ya da Bor'lu olmak gibi yerel rekabetleri kimseler anlayamaz... Bizim için Rus, Ukrayna, Belarus falan nasıl anlaşılmazsa... 

Dün bir eşya taşıma işinde bir Yozgatlı'yla anlaştım, şivesinden hallerinden nereli olduğunu hemen anladım tabii... Benim bir Kızılcahamamlı'yı veya Kamanlı birini çat diye tanımamın bir "bilgi" olarak değeri var mı peki... Evrensel olarak tek bir karşılığı yok... 

Taşıma işi bittikten sonra Yozgatlı "Abi dedi senden bir ricam olacak, şöyle siteye benim hakkımda beş yıldızlı bir yorum atsan Vallaha nası hora geçer." Yozgatlı hammalın teknolojiden nasıl faydalanacağını bilmesi hiçbirimizi şaşırtmıyor...

Globalleşmenin temelde iki sonucu var, birincisi, hemen her toplum, "gelişmelerden" haberdar oluyor, öğreniyor ve hayatına dahil ediyor. Hele teknolojiyi kullanmak söz konusu olduğunda istisnasız herkes cevval ve yüksek iştahlı... Gel gör ki, siyaseten özümsemek, farklılığı anlayarak farklı olanla kaynaşmak hususunda aynı toplumlar isteksiz ve gerginler. 

Üniversitedeyken, ders verirken, Fransız bayrağına selam duran bir Cezayirli asker fotoğrafını gösterir ve öğrencilerden yorumlamasını isterdim. Genel olarak emperyalizm, sömürgecilik, doğu-batı, ideolojinin işleyişi filan diyerek ıncık cıncık güzel güzel konuşurlardı. Sonra hınzırca şunu sorardım, "e peki bu bayrak, Türk bayrağı olsaydı ne derdiniz?"

Hiç şaşmazdı, öğrenciler soruma cevap verirken mutlaka "gurur duyardık" diye lafa girer, çok değil on dakika önce konuştukları siyasi yaveleri berhava ederlerdi. Bu tepkiye de şaşırmadık değil mi?

Galiba diyorum tarihe, ekonomiye, siyasete yön veren şey, dünyaya ve geçen zamana dahil olmakla olmamak arasında gelişen salınım ve basınçtan çıkan bir enerji ...

2 yorum:

  1. Yazıdaki görsel hakkında bilgi verebilir misiniz?

    YanıtlaSil
  2. vakti zamanında fotoğrafçı Elliott Erwitt'i sevdiğim için ayırıp kenara koymuşum, yazıya uygun bulduğum için kullandım. Mekan, Guanajuato Mumya Müzesi... biraz tararsanız, korku edebiyatına ilham verdiğini göreceksiniz. Kolaylıklar

    YanıtlaSil