Pazar, Haziran 21, 2020

Nahid Sırrı


Kaçgöç devrinin, kafeslerin, Vizental Lügati’nin, Madam O’Kamelya Türkçesinin, Bodler’in, Malarme’nin, Pertev Paşa’nın damla tercümesinin ruhu ve nostaljisi… İğreti vakar, manidar sükût, tumturaklı öksürük, taklit ifade ve maskelerle kendilerini cemiyete pahalıya satanların ibretlik vesikaları… En çok da kadınlar, fiskosçu, pilancı, sinsi ve müfteri kadınlar… Nahid Sırrı Örik, entrika ve hiylenin, riya ve mübalağanın, tesadüf ve çileli kaderin yazarı. Ne bulsa eski devirden bulan, ne yazsa kadınlarla didişerek yazan romancı. Tersine giden yol. İnce tedirginliklerin mırıltısı… İstiskal edilen, dikkate alınmayan. Kıskanmak olmasaydı hatırlanır mıydı? Sözcükleri mi eskiydi yoksa erkek Babıâli, eşcinsel Nahid Sırrı’yı yazardan mı saymıyordu? Yusuf Ziya, habis bir dille, Nahid Sırrı’dan “pantolonlu ceketli bir kız” diye bahsetmiyor muydu?


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder