Matrak olsun diye çektirdim bu fotoğrafı, sonradan
anladım ki resimdeki çocuğu tanımayan dünya kadar insan var. Hatta biri sen
misin dedi. Yok artık diyemedim ama dank etti. Popüler kültür böyle işliyor
işte, unutuluyor hemen,halbuki bu “resim” bir fenomendi… Öyle ki, seksenli
yılların sonunda popüler kültür dendiğinde en az Gencebay kadar akla gelen bir
görsel referanstı.
Eskiden “denize gitmek” denirdi, Ankara’dan denize
giderken her mola yerinde bu resmi arardım, illa ki bir asan olurdu, oyun gibi
olmuştu benim için… Demek ki bi Ankara’da yoktu, a burda da varmış… Dünyam ne ki, işte bizim apartman, bizim sokak…
Sadece Türkiye değil tabii, resim o kadar sevilmişti ki, handiyse global bir deliliğe dönüşmüştü… Şöyle
bir bakındım, İngilizler bir ara bu resme hallenmiş, uğursuzluk getirdiğine
inanmışlar, yok efendim bir İtfaiyeci demiş ki, yangın çıkan her evde bundan
var falan… Malum, salaklık evrensel bir zafiyet… The Sun bunu haberleştirmiş, yetmemiş
kendine vazife çıkartmış, okuyucular gazete önünde toplaşıp bir ayin gibi getirdikleri
ağlayan çocuk resimlerini yakmışlar… Yoksa diyorum Çaki, buradan mı ilham aldı…
Meğer resmin-çocuğun adı Çiko’ymuş… Benim bildiğim Zagor’un
espri mezesi Don Felipe gibi… Çiko yani… Pulp resimle çizerek geçinen bir İtalyan
resmetmiş… O yaşlarda bana sorsan bilmiş bilmiş “Aslan” (Şükür) çizmiştir
derdim.
Çocukluk dedim, o yaşlarda bu kadar insan bu resmi niye
asıyordu hiç anlamıyordum, annem “güzel de onun için” demişti, peki niye
ağlıyordu, öksüz müydü, yetim miydi, yoksa Ulus’ta hep gördüğüm gibi yalandan
dilenip amcaları teyzeleri mi yoluyordu. Muamma… Üzülüyor muydum, yoksa resmi
her gördüğümde eğleniyor muydum emin değilim… Galiba diyorum insanlar ağlayan
çocuk resmi asarak merhametli olduklarını göstermek istiyorlardı…
Siz de artık naanladıysanız…
hikmeti çözülemeden bir çiko geçti bu dünyadan :)
YanıtlaSilGeçer mi, lütfen rica ederim, döndü geldi işte soframıza...
YanıtlaSilAvrupa Yakası dizisindeki Burhan karakteri de bu resmi duvarına asıyordu, o zaman da popülerdi, unutulmuş demek ki.
YanıtlaSilBizde de vardı ve ne yöne gitsen sana bakan palyaço tablosu ile birlikte çocukluk kabuslarımdan biriydi. :))
YanıtlaSilRefik'e... inanın BA bile unutulmuş, şimdiki zamana odaklanınca... kolay eskiyor her şey...
YanıtlaSilŞaşkın'a... benim kabusum... ağlayan ekmek dilimleri, lokmalarıydı... Annem bitirmezsen arkandan ağlar derdi...
YanıtlaSilŞu ara Instagram'da, Sailor Moon çizgi filmindeki Usagi karakterini çizerler kendi tarzlarına göre yeniden çiziyor #sailormoonredraw hashtagiyle paylaşıyorlar. Böyle bir challenge başlatılmış. Şimdi bu ağlayan çocukla ilgili bir challenge başlatılsa eski popülerliğine kavuşmaz belki ama bir süre Instagram'da popüler olabilir. Öte yandan bu resmi, ben ilkokuldayken okula gittiğim sokak üzerinde bir ekmek fırınının duvarında asılıydı. Garip bir etkisi vardı gerçekten. Çocukluğumun haleti ruhiyesiyle algıladığım haliyle biraz hüzün veriyordu.
YanıtlaSilHüseyin, zamanında çıkarttığım Serüven'den bu yana çizer arkadaşlara bir Abdülcanbaz yorumu yaptırıyorum ve hatta bu ağlayan çocukla Abdülcanbaz'ı da harmanlatarak başka bir yorum da arıyorum. İlerde bir sergi fikri var aklımda... Instagramı bilmiyorum, hesabım yok :))
YanıtlaSilHocam, birkaç Abdülcanbaz yorumunu görmüştüm. Sergi fikri gerçekten iyi. Katılmak isterim. Sevgi ve saygılar...
Sil