Salı, Mayıs 26, 2020

Ağlama Şucuğum



Matrak olsun diye çektirdim bu fotoğrafı, sonradan anladım ki resimdeki çocuğu tanımayan dünya kadar insan var. Hatta biri sen misin dedi. Yok artık diyemedim ama dank etti. Popüler kültür böyle işliyor işte, unutuluyor hemen,halbuki bu “resim” bir fenomendi… Öyle ki, seksenli yılların sonunda popüler kültür dendiğinde en az Gencebay kadar akla gelen bir görsel referanstı.

Eskiden “denize gitmek” denirdi, Ankara’dan denize giderken her mola yerinde bu resmi arardım, illa ki bir asan olurdu, oyun gibi olmuştu benim için… Demek ki bi Ankara’da yoktu, a burda da varmış…  Dünyam ne ki, işte bizim apartman, bizim sokak…

Sadece Türkiye değil tabii, resim o kadar sevilmişti ki,  handiyse global bir deliliğe dönüşmüştü… Şöyle bir bakındım, İngilizler bir ara bu resme hallenmiş, uğursuzluk getirdiğine inanmışlar, yok efendim bir İtfaiyeci demiş ki, yangın çıkan her evde bundan var falan… Malum, salaklık evrensel bir zafiyet… The Sun bunu haberleştirmiş, yetmemiş kendine vazife çıkartmış, okuyucular gazete önünde toplaşıp bir ayin gibi getirdikleri ağlayan çocuk resimlerini yakmışlar… Yoksa diyorum Çaki, buradan mı ilham aldı…

Meğer resmin-çocuğun adı Çiko’ymuş… Benim bildiğim Zagor’un espri mezesi Don Felipe gibi… Çiko yani… Pulp resimle çizerek geçinen bir İtalyan resmetmiş… O yaşlarda bana sorsan bilmiş bilmiş “Aslan” (Şükür) çizmiştir derdim.

Çocukluk dedim, o yaşlarda bu kadar insan bu resmi niye asıyordu hiç anlamıyordum, annem “güzel de onun için” demişti, peki niye ağlıyordu, öksüz müydü, yetim miydi, yoksa Ulus’ta hep gördüğüm gibi yalandan dilenip amcaları teyzeleri mi yoluyordu. Muamma… Üzülüyor muydum, yoksa resmi her gördüğümde eğleniyor muydum emin değilim… Galiba diyorum insanlar ağlayan çocuk resmi asarak merhametli olduklarını göstermek istiyorlardı…

Siz de artık naanladıysanız…

9 yorum:

  1. hikmeti çözülemeden bir çiko geçti bu dünyadan :)

    YanıtlaSil
  2. Geçer mi, lütfen rica ederim, döndü geldi işte soframıza...

    YanıtlaSil
  3. Avrupa Yakası dizisindeki Burhan karakteri de bu resmi duvarına asıyordu, o zaman da popülerdi, unutulmuş demek ki.

    YanıtlaSil
  4. Bizde de vardı ve ne yöne gitsen sana bakan palyaço tablosu ile birlikte çocukluk kabuslarımdan biriydi. :))

    YanıtlaSil
  5. Refik'e... inanın BA bile unutulmuş, şimdiki zamana odaklanınca... kolay eskiyor her şey...

    YanıtlaSil
  6. Şaşkın'a... benim kabusum... ağlayan ekmek dilimleri, lokmalarıydı... Annem bitirmezsen arkandan ağlar derdi...

    YanıtlaSil
  7. Şu ara Instagram'da, Sailor Moon çizgi filmindeki Usagi karakterini çizerler kendi tarzlarına göre yeniden çiziyor #sailormoonredraw hashtagiyle paylaşıyorlar. Böyle bir challenge başlatılmış. Şimdi bu ağlayan çocukla ilgili bir challenge başlatılsa eski popülerliğine kavuşmaz belki ama bir süre Instagram'da popüler olabilir. Öte yandan bu resmi, ben ilkokuldayken okula gittiğim sokak üzerinde bir ekmek fırınının duvarında asılıydı. Garip bir etkisi vardı gerçekten. Çocukluğumun haleti ruhiyesiyle algıladığım haliyle biraz hüzün veriyordu.

    YanıtlaSil
  8. Hüseyin, zamanında çıkarttığım Serüven'den bu yana çizer arkadaşlara bir Abdülcanbaz yorumu yaptırıyorum ve hatta bu ağlayan çocukla Abdülcanbaz'ı da harmanlatarak başka bir yorum da arıyorum. İlerde bir sergi fikri var aklımda... Instagramı bilmiyorum, hesabım yok :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hocam, birkaç Abdülcanbaz yorumunu görmüştüm. Sergi fikri gerçekten iyi. Katılmak isterim. Sevgi ve saygılar...

      Sil