Perşembe, Nisan 23, 2020

E'cik


Çocukken daha katıksız, daha hesapsız, daha coşkulu ve daha saf güleriz. Büyüdükçe çekinerek, ürkerek, kırmamaya özen göstererek, yanlış anlaşılmamaya çalışarak "ölçülü" gülmeyi öğreniriz. Şimdilerde "tebessüm" diyerek yapılan vurgu o ayrıma işaret ediyor. Kahkaha atmayınız, tebessüm ediniz falan filan...

Malum, çocuk eğitimi, ne dersek diyelim, hiç şaşmaz çünkü, yetişkinleri taklit etmeyi öğretir. Çocuklarımızın bir an evvel büyümesini isterken, onları kendimize benzetmeye çalışırız.

Fotoğraf, otuzlu yıllardan, eh o yıllarda, herkesin birer asker olması istendiğinden, bilemiyorum belki estetik olarak güzel durduğuna inanıldığından, münasip bulunduğundan... bütün öğrenciler zorunlu olarak (eskilerin değişiyle) "subay kasketi" takıyorlar.

Ne ki, her kedi kaçar bahçeye,  "büyük adam", "küçük asker" hepsi hoşafı içerken hikaye olmuş, çocuklar fotoğraf makinesini görünce neşelenmişler. Yaşlarına ve poz verme (dayanma) sürelerine göre farklı ölçülerde gülümsemiş, kıkırdamışlar. Hele en küçükleri... Güzel!

Türk vara yoğa gülmez ama bugün yirmiüç nisan, okul da yok, boşverin tebessümü, e'cik gülün işte bebeler...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder