Günlerdir "Korona" konuşuyoruz, birbirimize moraller vitaminler vereceğimize, iyi olalım, sağlam duralım, birlikte atlatalım diyeceğimize... Gitgide hepimiz kararıyoruz gibi geliyor bana
Evde kalmak zor, kabul ediyorum...
Kalabalıklardan bile isteye kaçan, günlük hayatında çok çok az insanla karşılaşan biri olarak söylüyorum bunu. Evimle ofisim arası en fazla dört yüz metredir, sabah onda ofise giriyor, akşam altı gibi çıkıyorum. Gelenim gidenim yok denecek kadar az...Ofise en çok gelenler bana kitap taşıyan kargocular...
Ha tamam, şunu yapıyordum, her gün mutlaka en az beş kilometre sokaklarda, parklarda yürüyordum, artık onu yapamıyorum, tiyatroya sinemaya giderdim, gidemiyorum... Dünyanın da sonu değil tabii, çok ama çok ağır koşullar altında sıkıntılarla boğuşan ve bu süreçte boğuşacak olanlar var.
İyi ya da kötü hissedelim, az ya da çok etkilenelim, şurası çok açık ki, İstesek de değiştirebileceğimiz bir hayatımız yok artık...
Bu salgını olabildiğince imkana çevirip, başka şeyler yapmayı (belki öğrenmeyi) denemeliyiz. Yaşadıklarımızı bir cendere gibi görmek mümkün, bunu aşacak bir yol bulmak kolay da değil ama mutluluk dediğimiz şey... ekmeği taştan çıkartmaktan farksızdır...
Ecicik sabırla, ısrar iştahıyla, meşgaleyle "yeni bir yol" açabiliriz, bize-kendimize iyi gelebilecek bir tat bulabiliriz sanki...
Her zaman bu kadar iyimser değilim, demedi demeyin, demiş oldum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder