Perşembe, Ocak 02, 2020

Kurtar Bizi


Ben çocukken, onlu yaşlarımdan söz ediyorum, Ankara'da, Ulus'ta "İspirtocular" vardı, Hal'in arkasında, Sobacılar Sokak'ta filan dolanır, oralarda yatar kalkarlardı, çöplerden bir şeyler toplar, kağıtçılara satar, denk gelirse gelenden geçenden para dilenirlerdi. Tabii ki korkardım onlardan. İspirto içmek ne demek, garip ve dehşetli gelirlerdi bana... Sadece ispirto da değil para bulurlarsa eczaneden "Optalidon" alırlardı... İkisi birarada!

Anafartalar caddesinde salya sümük, hırlaya hırlaşa yürür, naralar atar, en sonunda iki seksen yere serilirlerdi. Onları mutlaka kusarken, işerken, içerken, sızmak üzere bir halde görürdünüz.

Bir gün matrak bir şey oldu, yine tırsarak yakınlarından geçiyordum, o günün koşullarında kalbırüstü giyinmiş bir adamdan yardım isterken rastladım onlara. Yine sarhoştular, biri yayıldığı yerden hafif doğrulmuş, sesini kibarlaştırarak "Kurtar bizi sayın abim" demişti...

Yıllarca espiriyle taklidini yaparak,  "Kurtar bizi sayın abim" dedim. Hicvederek-komikleştirerek onların rahatsız edici imgeleriyle başettim galiba... Ya da ailemde marazlı bir "çalışma" tutkusu olduğu için, çalışmadan yaşama arzusunu küçümsüyordum. "Nasıl yaşıyorlar" değil, "nasıl geçiniyorlar" diye düşündüğümü hatırlıyorum...

Ne naletsin orta sınıf ahlakı!

Üzerinden kaç zaman geçti, halen bir "kurtar bizi" lafını duyunca gülmekle kızmak arası bir şey hissediyorum. E sen çalış, çabala niye seni kurtarsınlar filan...

Neyzen Tevfik'e atfedilen bir fıkra vardır, işte Neyzen, Tarzan filminden çıkmış, nasıl buldun diye sormuşlar, o da Tarzan ile Ceyn'i kastederek, "kurtaran s.kiyor" demiş. E tamam, Erkek Neyzen'den politically correct bir cevap bekliyor değildik... Neyzen'i araçsallaştıran akıl, "kurtaranın" niyetinin kurtarmakla kalmadığını vurgulamak istemiş... Gıbrıslı birilerinden dinlediydim...

Bir gün mahallede, yine çocuğuz, akran zülmü diyelim, çocuklar bir yaşıtlarını, eskiden çöp varilleri olurdu, onun içine koymuş, asfaltta yuvarlıyorlar. Ne mağduru ne de zülmedenleri tanıyorum. O kadar çizgi roman, o kadar serüven romanı hatmetmiş bebeyim. Koşarak önce varili durdurdum, çata çat kavga ettim ve çocuğu varilden çıkarttım. Kurtardım yani.

Ne mi oldu? Çocuğun üstünü başını düzeltirken, çocuk "bırak" diyerek bana bir tokat attı, söylene söylene uzaklaştı, şaşırıp kalmıştım. Tam bir hayal kırıklığıydı, sonunu düşünmeden girdiğim bir serüven mutlu sonla bitmemişti.

Hayat bana nasıl bir ders vermişti halen anlamış değilim... Evrenin bana gönderdiği mesaj, "işin gücün yok mu" filandı herhalde... Neyzen'e mi yoksa Neyzen fıkrası yazana mı sormalı bilemiyorum. İspirtoculara sorsam, herhalde para isterler benden... Annem mesela, ona anlatsam bunları, her zaman olduğu gibi "bölüm başına kaç lira verecekler" diyerek cümleyi bağlayabilir...

Bazen diyorum, kurtulsak iyi olacak, neyden demeyin, bi şeyden işte... ama biri de bizi kurtarmasın mümkünse...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder