Salı, Ekim 08, 2019

Son Okuduklarım 33


Dönüş, bilmediğim bir yazarın novellasıydı. Keşfetmek için okudum. Yaşlı bir adamın geçmişine yolculuğu diye tarif edilebilir. Amcamız, bir nedenden ötürü üniversite yıllarına, o yıllardan tanıdığı bir şehre ve eski arkadaşlarına geri dönüyor. Ya da dönmek istiyor... Bu yolculuk ona hem heyecan verici hem de pişmanlık getiriyor. Fikir güzel, iyi de başlıyor ama sonrasında "geçmiş meselesi" çok da iyi kurulamadığı için dağılıyor. Beat Kuşağı, ağırlıklı olarak Harvey Pekar metinlerinden oluşan bir çizgi roman albümü. Türe hakim değilseniz çok isimli, çok bilindiği farz edilerek yazılmış bir şey okuyorsunuz. Fazla Amerikalı diyelim, yok, biliyorsanız, çok çok özet bir dille karşılaşıyorsunuz. Üstelik, bu tür belgeselci çalışmaların genel sorunu görsel ardışıklığın kurulamaması oluyor... Bol portre, bol yazı... "İzlenmesi" zor, okunması külfetli bir albümmüş Beat Kuşağı. Bir Balık Bir Başka Balığa Onu Sevdiğini Söyler mi? Enis Batur'un metinlerine çizilmiş Selçuk Demirel çizgileriyle oluşturulmuş. Batur, on iki tuhaf, tersten de okunabilen, komik sorular sorup, kendi ölçüsünde ilginç cevaplar vermiş. Kitabı, albüm yapan Demirel'in çizgileri. Yakın zamanlarda gördüğüm en iyi performansı olabilir. Batur, üretken ve çok yazan biri, bu sorulara yazılmış metinler, cazip sayılırsa eğer, Demirel'in katkısıyla olmuş demektir. Nick hayes imzalı Woody Guthrie ve Toz Çanağı Baladları albümü estetiği ve iddiası bakımından hayli ilginç bir çalışma. Yoğun emek içeren bir sayfa tasarımı ve kendine özgü bir üslubu var. Dil ise şarkılarla ilerliyor, epeyce ağıtçı, folk kültürüne ait derin bir keder taşıyor. Sıradan insanların sürüklenişini, yoksullukla başetme biçimlerini anlatırken, müziğe ve şarkı sözlerine kendini yaslıyor. Albüm, yılın en güzel az satan çizgi albümü olmaya aday.


Aşk Aptallığı, birbirinden haberi olmayan iki sevgilisi arasında kalmış yaşlıca bir adamın seçimini anlatıyor. Matrak duruyor ama hikaye bu seçme halini değil, asıl olarak adamın çeşitli deveranlarla savruluşunu resmediyor. Adamın gayreti, kendini toparlama ve bırakma kararları ve pek çok şeyi okuyoruz. Gezinme romanı demek yanlış olmaz. İçerde-dışarıda, geçmişte bugünde... hatta yarın korkusu içinde aşk, cinsellik, sadakat, yalan ve envayı çeşit zaaf konuşuluyor. Kral Lear, yeniden yazılan, özetlenerek toparlanarak bir kez daha yorumlanan kitaplardan. Mazzucco anlatmış. Biliyorsunuz, Avrupa halk kültüründe bilinen bir masalı Şekspir yeniden ele almış, başka bir biçime dönüştürmüştür. Mazzucco ise tiyatro metnini bir novella ya da uzun hikaye olarak ele almış. Metnin sonuna kendince açıklayıcı bir metin yazmış. Çok başarılı bulmadım, bu yeniden anlatma bahsinde yazarların daha cesur ve yukarıdan konuşabilme hüneri göstermesini bekliyorum. Yine bu diziden çıkan Umberto Eco yorumu buna iyi bir örnekti. Rosinski ArtBook, Thorgal 40 Ans adından da anlaşılacağı gibi Thorgal'ın yayımlanışının 40.yılını kutlamak adına çizeri Rosinski'nin çizgilerini toplamışlar. İlginç olan sadece çizgi olması, herhangi bir söyleşi ya da malumata yer verilmemesi. the Complete Crepax ise bunun aksine çok ciddi çalışılmış, iyi tasarlanmış bir albüm. Nerdeyse beş yüz  sayfayı bulan çalışma Crepax ile ilgili bir dizinin üçüncü kitabı. Crepax'ın öykülerini derlemişler ama bununla da kalmayıp bunu çeşitli açıklayıcı yazı ve yorumlarla desteklemişler. Yaşadığı dönemi, göndermelerini, etkilenmelerini iyi betimlemişler. Görsel olarak çok başarılı ayrıca. Doğrusu Crepax'i çizer olarak çok sevmesem de üretkenliğini, yenilikçiliğini ve erotizmle ilgili cesaretini takdir etmemek elde değil.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder