Edebiyat: Dört
beş arkadaş bir salonda oturuyoruz. Tatlı bir günışığı lacivert perdeler
arasından sızıyor. Dışarda bir bahar havası olduğunu içerde hissediyoruz.
Birden bire her beraber aklımıza geldi. “Haydi,” dedik. “Hep birden baharı
düşünelim; baharı nasıl düşündüğümüzü de düşünelim”( Ahmet Muhip Dıranas,
Yazılar).
Harf: Allahın
duvarında bir harftir kadın / Siyah kuğuya benzer / Beklemeyi öğrenmiş (Bejan
Matur).
Bahar Gelmişti: Ankara
ve çiçek birbirine sigarayla kibrit, Ankara ve börtü böcek birbirine kalemle
kâğıt, Ankara ve dersten kaytaran talebeler göbek çukuruyla çukur pamuğu, Ankara
ve bahar sarhoşluğu birbirine donla göt gibi yapışmıştı. Şehir gevriyor,
mayışıyor, gevşiyor, insanoğlu farkına bile varmadan hımbıllaşıyor, omuzlarını
aşağı salıyordu. Şehrin çatık kaşlarının arasındaki bombeli kırışıklık görünmez
bir ütüyle dümdüz edilmiş gibiydi. Ankara sırıtıyordu (Sezgin Kaymaz, Kün).
Ders: Yazdığınız
hiçbir şeyi silmeyin, yanlış olsa da silmeyin, ben de öyle yazıyorum,
yanlışlarımın üstünü çizmeden yazıyorum. İlerde bir gün, kendi yanlışımı,
yaptığım yanlışı görmek için. Günü geldiğinde düzeltmek için.(Ferit Edgü, O).
Varak: El
yazması eserlerin her bir yaprağı.
Jaguar: Beyaz
gömlek giymiş, kravat bağlamıştı oğlan. Ceketini yandaki çengele asmıştı. Şöyle
bir görüp geçti küçük ayrıntıları kız. Asıl görülecek şey o güzelim Jaguar’dı.
Arabanın içi bir alemdi başlı başına! Radyosu, saati, pikabı, neler yoktu ki
daha! İnce, yuvarlak direksiyonu, kromeleri göz kamaştırıyordu (Peride Celal,
Jaguar).
Fotoğraf: Ozan Sağdıç
ne hoş bi sözlük :)
YanıtlaSil