1995 yılında Gazi'de çalışmaya başladığımda, Ülkücü öğrenciler saçlarına jöle süren erkekleri çevirip çevirip dövüyorlardı. Çok değil, on yıl sonra bundan vazgeçtiler, kendileri de jöle sürüp rahatladılar.
Global popüler kültür taklit etmeyi, fan olmayı, takipçi olmayı pek de onaylamaz. Benzersizlik, öncü olmak, lider olmak, ayrıksı durmak ve bunu yaparak yola devam etmek makbul olandır. Hikayeler, öğütler, gençlere verilen tavsiyeler hep bu yöndedir.
Oysa, gerçek ya da vardığımız-yaşadığımız zaviye bunun tersidir, o kadar çok benzeriz ki birbirimize. Devlet ve millet ideali, dindaşlık, takımdaşlık, kurumdaşlık, mezuniyetlerimiz filan dersek... benzeşmek bir siyaset idealidir.
Bütün beyaz yakalıların sahil kenarında yaşamak, oralara kaçmak gibi bir ideali var örneğin. Kıyı kasabası falan dendiğinde yüzümde hafif bir tebessüm beliriyor. Bir arkadaşım külyutmazlığıma itiraz edip, herkesin aynı hayali görmesi, o hayalin kötü olduğunun delili olamaz dedi: "güzel olduğu için paylaşılıyor ve yayılıyor". O kıyı kasabası, orada yaşamayı arzulayan insanlarla dolduğunda küçük bir İstanbul'a dönüşecek filan demedim tabii.
Çay güzeldi, çayımı içtim.
Bir zamanlar devrimciler de jean pantolona karşıydılar başta. Sonradan yeşil parkanın altında milli kıyafetleri olmuştu:)
YanıtlaSilDünya tek tipliğe doğru gidiyor hemde son sürat ki çoktan başladı .
YanıtlaSilAma sonu çok iyi bir mim de vardı bununla ilgili ben dahil herkesin hayali deniz kenarı ama dediğiniz sanırım hiçbirimizin aklına gelmemişti . ıstanbul gibi olacak fikri :)
Herkesin hayali ama kim ne kadar gerçekleştirebilecek tartışılır. Mesela ben yıllardır Eskişehir'den kurtulup deniz kenarına gitmek istiyorum ama şartlar nedeniyle tatil dışında deniz hayal:(
YanıtlaSilNe çayı içiyoruz?
YanıtlaSilAdsıza...Hemşin çayı içiyorum. Kolaylıklar
YanıtlaSil