Perşembe, Ağustos 08, 2019

Son Okuduklarım 31


Hürrem Erman, İzlenmemiş Bir Yeşilçam Filmi zaafları olmakla birlikte bence Yeşilçam hakkında yazılmış en derli toplu çalışmalardan biri. Zaafı, uzun alıntıları var, Akad ile Atıf Yılmaz'ın anılarına çok yaslanmış, "dönem algısı" için basın taraması yapmalıymış filan. Diğer yandan iddiası ve meselesi var, iyimser bir biyografiye niyetlenmiş ve bunu başarmış. Kişisel olarak Hürrem Erman'ı ben de takdir ediyorum ama sanki, nasıl desem zaaflarını da anlatsaymış, romantizmle arasında bir mesafe kurabilirmiş. Kardeşimin Gölgesinde çok ilginç bir hikayeye dayanıyor. Uwe Timm, Savaşta ölen Nazi ağabeyinin günlüğünü bulmuş, o günlüğü eleştirel bir dille okurken aile tarihini anlatmış. Tek kelimeyle enfes. Roman ya da novella gibi duruyor ama başka bir şey yapmış, uzun bir iç dökme... İnsanı Uwe Timm okumaya heveslendiren bir başlangıç oldu benim için. Varto, zor bir konuyu 1915'i anlatıyor. Mesafesi ve tahkiyesi iyi kurulmuş olmakla birlikte çizgiler senaryonun epeyce gerisinde kalmış. Çizgi romanda eskisi kadar iyi "çizer" çıkmıyor ve günbegün bir nitelik kaybı yaşanıyor, orası muhakkak. Galiba diyelim, Varto da o sebeple diyelim, olabileceğinin gerisinde kalmış. Yine de en önce söylenecek olan şey bu değil. Yayıncıyı cesaretinden senaristi de dikkatinden dolayı kutlamak gerekiyor. Kolay değil çünkü, hele olağanüstü Türkiye'de ve dünyada. Salur Kazan'ın Yedi Başlı Ejderhayı Öldürmesi, merakla okumayı beklediğim, yeni ortaya çıkarılan bir Dede Korkut hikayesi. Türkistan-Türkmen nüshası "bulundu" diyelim, 13.Boy denilen hikayede Salur Kazan bir ejderhayı öldürüyor. Ejderha faslı ilginç. Oğuzlar, Ejderha öldürmeyi de biliyorlarmış. Dil, kimi zaman Dede Korkut'ı andırmıyor, bana daha geveze ve gösterişçi gibi geldi ama sonra nasıl desem, "toparlıyor". Her ne olursa olsun, buna da şahit olduk, nasipmiş, Dede Korkut'tan yeni bir hikaye daha okuduk diyelim.


Atıf Yılmaz'ın Söylemek Güzeldir kitabı yönetmenin anılarından çok çağrışımlarla ilerleyen bir denemeyi andırıyor. Yılmaz'ın konuşkan, yeniliğe açık, hoş sohbet tarafını gösteren ilginç bir kitap. Onun hazcı, muhabbetçi, "gececi" ve liberter taraflarını öne çıkartan ve buna rağmen "neler neler anlatabilirdi" dedirten bir metin. Gevşekliği, çapkınlığı, pragmatizmi ve zekayı hisseden kişiliğini iyi yansıtıyor diyerek bitirelim. Puşkin'in Erzurum Yolculuğu, hayli oryantal bir yolculuk günlüğü. güzel tarafı gözlemle fanteziyi birarada barındırması. Puşkin, savaş sırasında Kafkaslardan Erzurum'a kadar gidip geri dönüyor. Okurken, doğru, yanlış ya da abartılı olmasıyla değil tahayyül edilenin, gerçek kabul edilen hikayenin ne olduğuyla ilgilendiğimi fark ettim. Fatma Girik kitabı, Burçak Evren'in üretimlerinden. Sinema festivallerikapsamında bu tür kitaplar çıkıyor, sonra da kısa sürede kaybolup gidiyor. Biraz albüm gibi, daha çok döküm gibi... Girik, ilginç bir karakter, çıkışı, yolu, oyunculuğu, kavgacılığı,  aşkları ve sadakatle hayatını Memduh Ün'e adamış olması filan... Bence anlatacak çok şey var ama kitap bunlara o ölçüde değinmiyor diyelim. Kitabın bir armağan olması veya sadece enformatik olması istenmiş.  Komançi'yi nostaljiyle okudum. İnsan, çocuk yaşını düşünüp, neyi beğenirdim, ne'si güzeldi de sevmiştim diye merak ediyor. YKY, üç albümü birleştirmiş. İlgi çekici olan, kitaptaki ilk serüvenle ikincisinin üretim tarihleri arasında yedi yıl geçmiş olması. Çinilemeşi bakımından Komançi'yi ilk serüvendeki gibi hatırlıyorum. Sonrasında gerek renkler gerekse çizgiler yeni bir çizerin katılımıyla değişiyor. Daha iyi olmuş diyemem. Senaryolar ise epey sıkışıklar, mainstream televizyon dizilerini andırıyorlar.

Çok kitap birikmiş, devam edeceğim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder