Perşembe, Ağustos 22, 2019

Hoca Bir Gün Ava Çıkmış




Hoca çok mutsuzmuş... Şimdi lafa böyle girince, e birader yuhlar olsun, sene bilmem kaç olmuş, hâlâ mı Hoca diyeniniz çıkacaktır. Mesele de bu zaten, bizi bu alaylar, ironiler, öyle laf çarpmalar, tivitler, tepeden bakmalar, entel lakırdılar bitirdi size söyleyeyim. Sonra diyorsunuz ki AKP niye kazanıyor, n'oldu bu cumhuriyete, şudur budur...

Bi denk durun, dölek durun arkadaşım ya.

Ne diyodum, mutsuzmuş, işte köylüsü Hoca'yla, bu muhterem adamla alay ediyormuş, ne kavuğuna, ne güleç yüzüne hürmet ediyorlarmış, mutsuzluğu ondanmış. Kahvede, camiide, yolda bayırda bunu gören "ya Hoca bi fıkra anlat da gülelim" diyorlarmış. Hoca tam ağzını açacakken "hakkaten anlatacak" diyerek kıkırdıyor, kasıklarını tutarak, birbirlerini iteleyerek yerlerde yuvarlanıyor, gülmekten kıvranıyorlarmış. Hoca, "Lan..." diyormuş "sizin ecdadınızı..." Hoca söylendikçe köylüler gözlerinden yaşlar gele gele tepiniyormuş. Kahveye çay içmeye otursa sağdan soldan laf atılmaya başlıyormuş. Biri gevrek gevrek "Hoca, oturduğun dalı kesiyorsun" diye ortaoyununa başlıyor, Hoca gayriihtiyari oturduğu sandalyeye bakıyormuş. Bir diğeri "ya tutarsa" diyormuş gülüşmeleri artırarak, bir diğeri "olmazzz parayı veren düdüğü çalar". Gül Allah gül.

Hoca'nın köylüsü ayıp nedir bilmiyormuş. Allahsızlar.

Hoca ne yapsın, iki susuyor, iki kıpraşıyor, la havle çekiyor, sonra dayanamayıp "lann sizin ecdadınızı iskeyim utanmazlar, behey gafiller" diyerek saydırıyormuş. Şimdi, aa olmadı işte diyeniniz çıkacaktır. Koskoca Hoca küfreder mi filan. Lan o insan değil mi, adamı nebi evliya yaptınız. O kızmaz mı? Bu kadar laf yiyecekti de ne yapacaktı yani...

Nuh peygambere millet gülüyordu, "Lan Nuh, napcan oğlum, işin gücün yok mu, nerde yüzdürcen o gemiyi" diyorlardı. O n'apıyordu? Sus oğlum Nuh, son gülen iyi güler mi diyordu. Yoo, yürüyün gidin lan şurdan diyordu. Der yani, görgüsüzden hamur alacağına eğil de yerden çamur al. Çamuru alıp savurur, "hastirin ordan" dermiş o da, ağzına sağlık. N'olmuş? Gök delinince, yağmur inince ne olmuş? "Bokunu yiyim Nuh, al bizi gemine..." Nah almış! "Maymun alırım sizi almam lan kopil" demiş.

Hocanın da aklında Nuh Peygamber var, evirip çeviriyor, Nasrettin sen bu hallere düşecek adam mıydın, sana bir gemi lazım. Marangozluğu da yok. Karısı, bakmış ki muhteremin aklı uçuyor: "Ya demiş, aslanım, kocakafam, senin bu fıkralar, hatıra oldu, yeni espri bulman lazım. Millet tivitırda neler neler yazıyor".

Vallaha mı? Valla!

Hoca, ne yapsın, sabah namazından sonra ava çıkmış, dere tepe düz gitmiş, bir kaç espri avlamış. Hah demiş, "köydeki çekirgeleri gömmem mi bundan gayri".  Karısına kızarttırıp pilav yaptırmış, köylüsünü yemeğe çağırmış. Ziyafet diyormuş konuştuklarına. Daha ne olsun!

Gel gör ki, köylünün aklı fikri kıkırdamakta. Çökelek gibi çökmeye kararlılarmış, "lan güleriz lan, gel lan" diye diye varmışlar Hoca'nın evine. Kimileri, Hocayla ciddi ciddi hökumeti, Tayyibi, silikonlu gızları konuşurken, bir tanesi gizlice mutfağa girmiş, tenceredeki kızarıp pişmiş esprilerin yerine  canlılarını koymuş. Kıs kıs çıkmış mutfaktan.  Onu görenler gülmekten azmışlar, deli deli kakırdıyor, tepişiyor, yuvarlanıyorlarmış.

Hoca, "Ellam, gine it gibi uluyoo bunlar, hayırdır inşallah" diye diye mutfağa gitmiş. Avluya getirdiği tencereyi masanın başına koymuş, köylüyü de buyur etmiş. Kaç ağustos geçirmiş adam, tencereyi açıp, lafı da gediğine koymaya niyetliymiş. Gel gör ki tencerenin kapağını kaldırınca espriler pııır diye havalanıp uçuvermiş. Köylü yerlerde, ossura ossura gülüyor.  Hoca şöyle söylenmiş; “hey yarabbi, haydi esprileri canlandırıp yeniden dünyaya saldın, sevindirdin, ama benim, emeğimi, yağımı, tuzumu, biberimi, odunumu alıp üzmeye ne hakkın var?”

Mesele orada kalmamış, Allahım bu kadar mı gülünür, sarı öküzden dem veren cahiller Hoca'yı gösterip gülüyorlarmış. Gevezenin biri Hoca'yı yolda çevirmiş: "Hoca az önce yoldan kızarmış bir espri geçti". Hoca sakalını boşuna ağartmamış: "Bana ne?" demiş. Geveze, ağzını yaya yaya "Ama senin eve gitti" demiş. Hoca, "Sana ne!" demiş kıçını dönüp gitmiş.

Gidiş o gidiş...Ne meydana çıkıyor, ne Cumaya geliyormuş artık.

Gel zaman git zaman ahali, hocayı küstürdüğünü fark etmiş ve ona takılmaktan vazgeçmiş. Aralarında konuşmuşlar, biri kahvede Nuh Peygamberin başına gelenleri anlatmış.

Vara yoğa gülen az biraz salak olur. Ahali yağmur yağacak diye korkmaya bile başlamış o saat. Ülen yoksa Hoca gizli saklı gemi mi yapıyormuş çat çat? 

Hoca da durumun farkına varmış, bakmış ahali pişman... Meydana varıp avaz avaz bağırmış: "Esprilerimi bulun, yoksa hepinizi pişman ederim". Köylü, ikindi olmadan bulup getirmiş esprilerini.

"Hocam merak ettik eğer esprilerin bulunmasaydı ne yapacaktın?" demişler. "Ne mi" demiş Hoca, "işte sağdan soldan bozup kırpıp bir şey yapacaktım."

İnanışa göre bu mesel dünya kurulalı beri bir döngü halinde tekrarlanırmış. Ne zaman kötü espriler çoğalsa “hocanın esprileri pıır kaçmış”, ne zaman insanlar kahkahalarla gülse “hoca yapmış yapacağını geri almış esprilerini" derlermiş...

Yaa yaa işte böyle.

1 yorum:

  1. Beyin yandı nasıl bir yazıydı bu :)
    Bi başladım baktım yazı bitmiş valla .
    İnsan bi gülüyor bi düşünüyor, bi merak ediyor okuyunca

    YanıtlaSil