Tabucchi,
Düşler Düşü'nde pek çok sanatçının "görebileceği" rüyaları anlatmış, güzel "uydurmuş". Rüyaların garip temposunu, illiyetsiz gibi gözüken marazi değişkenliğini ustaca resmetmiş. Edebi olarak muammayı ve muğlaklığı sevdiği için güzel evirip çevirmiş.
Boksör, Kleist'in dilimize çevrilen yeni grafik romanı. Nazilerin toplama kamplarından kurtulmayı başaran bir Yahudi boksörün hikayesi de diyebilirdim. Takıntılı, sert mizaçlı, sporculuktan çok kavgacılığıyla bilinen ters birisi Hertzko Haft. Almanları eğlendirmek için maçlara çıkarılıyor. Yaşamak için dövüşüyor, kazandıkça iltimas geçilerek kayırılıyor, hayatta kalması kolaylaşıyor. O karmaşadan sağ çıkması bile dikkat çekici bir hikaye zaten. Kleist, bu hikayeye, Haft'ın marazi karakterine uygun bir aşk ve saplantı unsuru da katmış. Haft, sevdiği ve evlenmeye hazırlandığı genç kadını, kampa götürülünce kaybediyor ve ta Amerika'ya kadar peşinden gidip, ismini sayıklıyor, izini kovalıyor. O sert ve zalim boksörün "yumuşak karnı" sahiden doğru mu bilinmez ama motif olarak tahkiyeyi güçlendirmiş.
Bildiğin Gibi Değil, Osmanlı, bir popüler tarih kitabı. Kısa bölümler halinde Osmanlı'dan teferruatlar, anekdotlar anlatılıyor. Gazetelerde, dergilerde hafta sonu ilavelerinde olurdu böyle şeyler. Tarih magazini hep ilgi çeker. Kitabın farkı "eleştirel" olması, "sağcı" konuşmaması. Kolay okunuyor. İç tasarımı pek olmamış, demeden edemeyeceğim.
Ten, Organları Sarıp Sarmalayan Elastik Kılıftır, Bjorn Rasmussen kendi janrında hatırı sayılır bir ilgi gören romanı. Kısa ama kolay okunur bir metin değil. Anlatıcı değişiyor. Okuru rahatsız etmek istiyor. Metaforlar kullanıyor, şiirimsi duruyor filan. Ne anlatıyor sorusunun cevabını vermek zor. Bana kalırsa cinsiyet tartışması yapıyor.
Yaratıcı Tür gibi kitapları okumamın sebebi galiba erkek kardeşim, Abim. Çok küçük yaştan beri, (sanırım o tür dergileri halen takip ediyor) Bilim ve Teknik okurdu... Edebiyat ve serüvenle ilgili bir çocuk olduğum için o tür dergilerde okuyacak pek az şey bulurdum. Yıllar içinde anladım ki okuduğum şeyler insan türünün dünyayı değiştirme güdüsüyle ilgili olanlardı. Yaratıcı Tür de "fikirler dünyayı nasıl yeniden yaratıyor?" sorusu etrafında gelişen bir metin. Bu tür kitaplar, iyi yazılırsa, uygarlık tarihi içinde gezinen akıllı bir "deneme" ve "yorum" okumuş oluyorsunuz. Mikro örneklerini Newsweek yapardı. Spekülatif ve abartılı yönleri olmuyor değil ama zihin de açıyor.
Altın Çocuk, Göksel Arsoy'un hatıraları. Epey dedikodu var, o tarafı ilginç. İnsanlar kırılır ve incinir diyerek mesafeli yazılmış. "Hatasız bir oyuncu" profili var, o fasılsa sıkıcı. Türkiye'de biyografi yazmak çok zor derim hep. Bunu sadece hatırat okuyarak dahi anlayabiliyorsunuz. Kimsenin zaafı yok çünkü.
Burun, Gogol'un ünlü hikayesinin yeniden yazımı. Sevdiğim bir seri bu. O hikayeyi ve yazarı bir kez daha anlatmak pek parlak fikir değil gibi gözükebilir, ister istemez uyarlıyor ve başkalaştırıyorsunuz. Yazar ve dönemi, dipnot olabilecek ayrıntıları belirginleştiriyor ve "uzatıyorsunuz", "kısaltıyorsunuz". Burun'u Camilleri anlatmış. Kişisel olarak metnin başında gösterdiği anlatma iştahını sonradan kaybetmiş diyelim...
Philip K.Dick, A Comic Biography adından da anlaşılacağı üzere yazarın hayatını anlatan bir çizgi roman. Doğrusu, epeyce sası, önce çizgiler bana bunu hissettirdi diye düşünmüştüm, sadece o değilmiş, coşkusu yok, heyecansız olmuş...
Merhaba; Tabucchi uzun süredir beklemedeydi; öne aldım sayenizde, teşekkürler...
YanıtlaSil