Salı, Temmuz 30, 2019

İştah


Çocukken, Ulus'ta bi çaycı abimiz vardı. Kürt'tü, solcuydu, gergindi, lafazandı, her zaman siyaset, elbette devrimci siyaset konuşmak istiyordu. Seksen sonrasıydı, galiba henüz askere gitmemişti, bana çok büyük biri gibi geliyordu. Büyük konuşanları, büyüklenenleri, hep yaşından büyük hatırlarız.

Şey derdi, "İnsan yavşaktır, düğüne gider oynar, cenazeye gider ağlar." Bunu öyle bir söylerdi ki, bana hayatın gerçeğini anlatıyor gibi gelirdi. Sekiz dokuz yaş küçüğüm ondan.

Esnaf dünyası parayla, ticaretle, kandırmayla, kandırılma korkusuyla geçtiği için insana güvenip güvenmemek meselesi hep akıldadır. Borç verirsen geri alamazsın, "paran kadar değerin vardır" vs vs Para kere para filan...

Mesele dedim ya, meselenin esnaflıkla ilgisi olmadığını çook sonra yaşadıkça anladım.

Yirmi yıl önce Amasra'da kalkmak üzere durakta bekleyen bir dolmuşa bindim, biz beklerken bir turist geldi, adres sordu, dolmuştakilere danıştım, onların tarifiyle anlattım. Dolmuşun ücretini sordu, ben de bilmiyorum. Dolmuştakilerin tamamı, sahiden tamamı, üç kuruşluk ücreti, beş on misli söylememi istedi. Hiç beklemiyordum, şaşırıp kalmıştım. Gavurun parası çoktu. Üstelik parayı alacak dolmuşçu dahi yoktu içeride.

Geçen pazar Kapadokya'da ünlü bir mücevherci, bir otobüs dolusu insana, bize şöyle dedi: "Etiketlere bakmayın, onlar turistler için, 50 Euro yazıyorsa, o sizin için 50 lira demektir".

Lira nerde euro nerde? Aradaki farkı düşünün. Gavurun parası var...Tezgah hazır, hep birlikte susalım.

Sorsan herkes merhameti, memleketi, peygamberi seviyor.  Herkes iyi insanları, aileleri, anaları babaları, güzel hikayeleri seviyor.

Zenginleri, hırsızları, arsızları sevmiyor. Vicdanı konuşuyor...

Oynarken ağlıyor, ağlarken oynuyor.

Fotoğraf: Aslı Gönen

1 yorum: