Mesele,
popüler kültürün işleyişiyle ilgili, siyasi
otorite, popüler olan her mecrayı kendi istediği biçimde kontrolünde tutmak
ister. Yasal düzenlemeler getirir ve bunu normalleştirir. Televizyon, bu
kontrol arzusu ve baskısıyla, her hikayeyi anlatamayan bir yayın mecrası oldu.
Buna yaşlanmasını da katalım. Yaşlı bir seyirciye hitap eden muhafazakar
klişelerle dolu televizyon. Reyting ölçümleri yapılıyor ama o panel, o seyirci
grubu kimlerden oluşuyor, biliyor muyuz? İnternet daha yeni ve televizyona göre
kontrolü zor bir mecra. Orada televizyondan farklı hikayeler kendine yer bulup,
yaygınlaşıyor. Son çeyrek yüzyılın en popüler dizileri televizyondan değil
sansürün daha gevşek olduğu para ödeyerek izlenen kanallarda, dijital
mecralarda üretildiler. Öyle yoğun ilgi oluşturuyorlar ki Hollywood’u bile
silkeliyorlar. Türkiye bu konuda işin başında ama dijital yayıncılık dünyada
olduğu gibi bizde de büyüyerek evrilecek ve televizyonu günbegün küçültecek.
Reklam payları da, sosyal ilgileri de bunu gösteriyor. Dijital hikayeler,
televizyonu ebeveynlerine bırakmış, her şeyi internetten izleyen bir kuşağın
ilgisini çekiyor. Daha özgür, daha gerçekçi, daha tempolu ve yeni geliyorlar.
Daha uzun dönem gündemde kalıyor ve globalleşebiliyorlar. (…)
Dizilerimizin
Türkiye’ye özgü külfetli bir farklılığı var, televizyonda her hafta iki buçuk
saat süren bir içerikle üretiliyorlar. Dijital hikayeler ise her bölümü bir
saati geçmeyen, sekiz on bölümlük başı sonu belli olan bir içerikle daha baştan
farklılaşıyorlar. Bozkır, anlattığı hikaye nedeniyle televizyonda
yayımlanamazdı. Türü nedeniyle bile daha en baştan tercih edilmezdi. Bunca yıl
içinde popüler olmuş, hemen akla gelen on tane polisiye var mı mesela...
Diziler, daha çok kadın seyirciye yönelik melodramlarla ilerliyor. Aşk, serüvenden
çok daha fazla önemseniyor. Televizyonun getirdiği bir alışkanlık var. (…)
Bir
baskı yok denemez, haftalık reyting kavgası kadar olmasa da izlenmeniz, yeni
abone getirmeniz gerekiyor. Örneğin ilk bölümü izleyenlerin yüzde kaçı son
bölümü izlemiş çok önemli. Dizinin konuşurluğu, getirdiği itibar yine önemli.
Yurt dışına satılması ayrıca bir avantaj ve imkan. Satılması bekleniyor.
Televizyona ve dijitale iş üreten biri olarak başı sonu belli bir hikaye
anlatmak, hikayemi tamamlayabilmek benim için önemli. Televizyonda değil
dijitalde üretmek istiyorum sonucu çıkıyor buradan da... (…)
RTÜK’ün varoluş
nedeni bu. Bir polis dünyaya nasıl suç ekseninde bakmak zorundaysa bu tür
denetleme kuralları da kontrolcü olarak bakarlar izlediklerine. (…) Yaratıyorlar
da zaten. Televizyon dijital hikayelere yakınlaşan hikayeler üretmek zorunda
kalacak. Dünyanın her yerinden içerik satın alan Netflix de bir standart
yaratacak... Benzeşme ve globalleşme yaşanacak...
Söyleşi sorularını Journo'dan Emel Altay sordu, cevapladım.
link
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder