Pazartesi, Ocak 07, 2019

Bozkır hakkında


Aslında kurmacanın tüm türleriyle yakın ilişkinizden ama özellikle polisiye, çizgi roman tutkunuzdan haberdarız. Türkiye’de son dönem edebiyat ve sinema eserlerinde polisiyenin yükselişinden söz etmek mümkün mü, sebeplerini nasıl açıklarsınız?

Doğrusu ben öyle büyük bir yükseliş olduğunu düşünmüyorum. Hele Batı’yla kıyaslarsak “tür” olarak bir devamlılığı yok polisiyemizin. İşler başarılı olursa, arkası gelir, takipçisini de yazarını da çoğaltır diyelim.

Dizinin ilk teaser’ında adalet kavramını sorguladığınız bir diyalog dikkat çekiyor. “Adalet zamanın kölesidir.” Dizinin peşine düştüğü asıl mesele adalet kavramının sorgulanması demek mümkün mü? Nedir dizi hikâyesinin temel motivasyonu?

Bozkırı bir memleket nüvesi olarak görüyorum. Polisiye bir hikâyeyi temel alarak pek anlatılmadığını düşündüğüm bir aurayı resmetmek istedim. Bozkır, harareti, rutini, iştahı, erkekliği, şeditliği ve yoksunluğuyla suç hikâyeleri için verimli bir alan oluşturuyor bence.

Televizyona yapılan işlerde süre çok daha uzun olduğu için hikayenin, karakterlerin derdini anlatmak adına daha geniş alanda top çevirmek mümkün. Bu anlamda kısa sürede bu tip ihtiyaçları karşılamak, hem de zamana karşı yarışılan bir hikayeyi yazmak zor olmadı mı?

Televizyondaki sözünü ettiğiniz muğlaklık estetik bir tercih değil de şartlara göre şekillenen, zorunluluktan kaynaklanan bir ara çözüm.  O bakımdan bana zor gibi gelmedi, aksine istediğim bir şeydi. Başlayıp biten bir iş yazmayı arzuluyordum. Senaryo, dizi çekimleri başlamadan iki ay önce kesin olarak bitmişti.

Bu kez dijital bir platformda karşımıza çıkıyor işiniz. TV ve dijital platform arasındaki en belirgin farklar nedir sizce?

Dijital televizyona göre daha yeni ve özgür bir alan. Başı sonu belli işler yazıyorsunuz. Zahmetli ve heyecan verici kısmı, dijital işlerin nasıl üretileceğini yeni öğreniyor olmamızla ilgili. Senarist, yönetmen, müzisyen, yapımcı ve oyuncular, hatta kanalın kendisi “arıyor” ve aramak zorunda. Televizyona nazaran hazır reçeteler yok elimizde. Ama şunu biliyoruz, bütün dünya dijitalde üretilen ve yaygınlaşan işleri konuşuyor. Bizde de öyle olacak.

Hürriyet Kampüs, 30 Kasım 2018



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder