Cumartesi, Nisan 14, 2018

Okyanus’ta Beyaz Bir Nokta



Miguelanxo Prado, 1958 doğumlu bir İspanyol. Önce müzikle uğraşmış, sonra seksenli yılların başından itibaren çizgi romana-çizerliğe yoğunlaşmış. Avrupa’da ona ün kazandıran çalışması Türkçe’de Okyanus’ta Beyaz Bir Nokta adıyla yayınlanan Trazo de Tiza (1992, Fransızca’da Trait De Craie, İngilizce’de Streak Of Chalk adıyla çıktı). Gerçekten çok iyi çizilmiş, çok iyi renklendirilmiş çalışmada rüya ile gerçeği, geçmişle bugünü ayırt edemeyen bir adamın adada geçen hikâyesi anlatılıyordu. Bu çalışma farklı dillerde yayınlandıkça Prado popülerlik kazandı. Aynı albümle Angoulême’de, 1994 yılında ödül kazandı. Amerika’da çoğu Avrupalı sanatçı için vitrin olan Heavy Metal’de işleri yayınlanmaya başladı. Neil Gaiman’ın Sandman serisinden çıkan Endless Nights albümündeki rüya bölümünü çizmesi de muhtemelen Trazo de Tiza albümündeki olağanüstü başarısından kaynaklanıyordu. Bugün Prado’nun Amerika’da çeşitli albümleri yayınlanıyor, bir dönem Man in Black animasyon versiyonu için de çalışmıştı. 

Prado kahramanları içe dönük, sürekli kendiyle uğraşan kırık-looser erkeklerdir. Okyanus’ta Beyaz Bir Nokta’da da Raul adlı benzer niteliklere sahip bir erkekle karşılaşırız. Teknesiyle küçük bir adaya gelen Raul burada bir başkasını -bir erkeği- bekleyen bir kadınla karşılaşır. Ada o kadar küçüktür ki çalışmayan bir deniz feneri ve han olarak işletilen bir evde yaşayan ana-oğuldan başka kimse yoktur. Raul, kadına duyduğu ilgiyle bu “zamanın dışında kalmış” adada kalmaya başlar.  

Okyanus’ta Beyaz Bir Nokta, hikâyede adı geçen edebiyatçılar içerisinde en çok Tabucchi anlatılarına benziyor. Prado da yazdığı son sözünü Tabucchi’ye şükranlarını sunarak bitiriyor. Tabucchi deyince ister istemez onun en iyi bildiği (çevirilerini yaptığı) ruh kardeşi Portekizli yazar Fernando Pessoa’yu anmak gerekiyor. Söylenildiğine göre yazarın Pessoa soyadı Portekizce’de kişi, Fransızca’da “hiç kimse” anlamına geliyor. Pessoa’nın çok bilinen bir şiirini aktaracağım: “gördüğü o rüyanın, içinde mi, belli değil. Ve yolunu sabırla bekleyen gölgenin, / sürdüğü hayat (mı) olduğu.” Bu iki göndermenin bile Okyanus’ta Beyaz Bir Nokta’yı anlattığını düşünüyorum. 

Pessoa, farklı isimlerle sayısız hikâye, şiir, deneme yazmış ve her defasında büründüğü kişiliğe uygun olarak üslubunu değiştirmiş bir yazar. Prado’yu etkileyen Tabucchi, romanlarında zaman mefhumunu kurcalamayı, birinin yerine geçen (kim olduğunu unutan) kahramanları, yalanları, abartıları, neyin gerçek olduğunu iddia etmeyi seven oyunbaz bir yazar. Okyanus’ta Beyaz Bir Nokta’nın kırık-looser kahramanı da dalgakıranın duvarında gördüğü bir imzanın, aşk dolu sözlerine kapılıp Raul olmuş olabilir. Hikâyenin sonunda aynı yazıyı Raul’un yazdığını görürüz. Zaman kavramını muğlaklaştıran zamansal (başa dönen-sona ulaşan) bir daire çiziyor Prado. Neyin gerçek, neyin Raul’un rüyası olduğunu düşünmemizi istiyor. Pessoa’nın şiirinde olduğu gibi Raul de “öyküyüm ben, öyküler anlatan, onun dışında hiç” diye mırıldanıyor sanki. 

Okyanus'ta Beyaz Bir Nokta yayınlandığı 1997 yılının sürpriziydi. Milliyet Yayınlarından çıktı, kaliteli basıldı, uygun fiyata satıldı. Tek eleştirilecek yanı İspanyolca aslından yapılan çevirisi denebilir. Şairliğinden olabilir, Adnan Özer, kimi yerlerde cümleleri zorlamış, "hainliğine" şairanelik katmış...

[Eski bir yazı, en az 16-17 yıl öncesinden kalma...]


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder