Salı, Mart 13, 2018

Cehennem Öfkeden Çatlayacak


Bir İzlanda polisiyesi (Trapped, Ófærð) izliyordum, hikayede sevgilisinin yangında ölümüne sebep olmuş, hapis yatmış delikanlı, yaşadığı kasabaya, olayın yaşandığı yere geri dönünce, ölen kızın babası kontrolünü yitiriyor, öfkeden deliriyordu. Buralardan bakınca, yaşanan kaybı düşününce öfkesi normaldir diyebiliriz. İlginç kısımsa sonradan ortaya çıkıyordu, torun torba sahibi yaşlı adam, öfkesini kontrol edemediği için aile meclisinden, çocuklarından torunlarından özür diliyordu.

Vay demiştim izlediğimde, gel de bu hikayeyi bu topraklara uyarla...

Biz bu hayatı Kuzeyliler gibi yaşamıyoruz. Bu topraklar, nefes alıp verdiğimiz gelenek intikam duygusunu yanlışlamıyor, ayıplamıyor. Göze göz, bir hak olarak meşru sayılıyor. "Allah'ın isimlerinden biri intikamdır" diye boşuna söylenmiyor...

Geçtiğimiz günlerde haksız yere, suçsuz yere aylardır hapsedilen Ahmet Şık, beraat ettiğinde "sevinmeyin, öfkelenin, öfkenizi koruyun" anlamında bir şeyler söyledi sevenlerine.

Öfkeyle intikamı ayrı ayrı, uzun uzun düşünüyorum o günden beri. Biri daha fevri ve sıcak diğeri daha planlı ve sabır içeren daha soğuk bir hissiyat içeriyor gibi geliyor bana.

Çizgi romanlarla filmlerle büyümüş biri olarak intikamcı kahramanlara aşinayım. İntikam almamış kahraman bilmiyorum. Öfkelenmemiş kahraman yok gibi geliyor bana...Kahraman hikayeleri, "haklı ve meşru intikam" hikayeleridir.

İlk bildiğim onlar...

Yirmili yaşlarımın başında sahiden korkunç bir kavgaya şahit olmuştum. Baba, öfkeden kendini kaybetmiş, zaptedilemeyen oğluna bağırıyor, onu durdurmaya, sakinleştirmeye çalışıyordu:

"Oğlum, cehennem öfkeden çatlayacak" diye sayıklar gibi bağırıyordu. Tekrar tekrar söylediği şey, beni dehşetli etkilemişti. "Bağışla, sakinleş, cana kıyma, insan kal" demek istiyordu.

Bu da galiba ucundan kıyısından aldığım bir alternatif ders.

Öyle günlerden geçiyoruz ki... O kadar çok öfkeli insan var ki... Bağıran, kahreden, unutmayacağını, affetmeyeceğini söyleyen, zulüm gören,başı dönen, kalbi duran, kanı donan...

Şöyle bir dikkat kesilin, herkes ah ediyor, vah ediyor, kahrediyor, intikamdan söz ediyor. Her laf, oraya varıyor.

Nasıl toparlayacağız, nasıl çatlamadan insan kalacağız diye düşünüyorum, bulamıyorum.

Öfkenin içinde umut var mı?

1 yorum:

  1. Merhaba. Öfkeyi diri tutma isteğinin, kendini haklı çıkarma güdüsünden geldiğini düşünüyorum, içinde barındırdığı umuttan değil. Öfke belki anlık bir duygu yükselmesi olabilir ama “öfkeyi diri tutmak”la içten içe bir intikam duygusu beslenmiyor mu? Ya da öfkeyle kazanabileceğine inanç var. Nihaî durumda öfkeyle bir yol alınmış olmuyor, öfke olunca yeni bir şey söylenemiyor. Günlük hayatımızda da görüyoruz ki “Aslında haklı olan benim!” fikri insanı öfkelendiren şey. Ama bu bizi yeni bir şey söylemeye yöneltmiyor, kazanıl(dığı düşünülen)an ilk savaşta “ee yeni bir adım var mıydı?” safhasına geçilecek ve duraklanacak. Öfkelenmeden, yakıp yıkmadan, bulanmadan ilerlemek, güzel günlere ulaşmak için çabalamak lazım gibi. “Evet biz haklıyız, gördünüz mü?” demek için değil. Sevgiler.

    YanıtlaSil