Perşembe, Ekim 26, 2017

Konuşmak


Yukarıdaki resmi bir arkadaşım gönderdi, Sincan Hapishane Kampüsünde fotoğrafını çekmiş.

Uzunca bir süredir bir kaos yaşıyoruz. Pek çok insan, yok yere siyasi bir kararla günlerce, haftalarca, aylarca hapiste tutuluyor ve yine o siyasi kararla serbest bırakılıyor ve biz, epeyce çaresiz, epeyce seyirci bir ruh haliyle o tahliyelerle seviniyoruz. Bir teselli buluyor, zuhur eden adaletle neşeleniyoruz.

Bu fotoğraf ne ki diyebilirsiniz... Ajitasyon ve propaganda böyle işliyor demek, böyle bir basit mesaja, böyle bir romantizme dayanıyor filan diyerek anlamaya çalışmak mümkün. Siyasetçiler, siyasetle meşbu insanlar kendilerini böylesine heyecanlı çıkarımlara kaptırabilirler. Büyük söz söylemeyi, insanları heyecanlandırmayı isteyebilirler. Yapıyorlar böyle şeyleri. Sıklıkla saçmalıyorlar.

Ama bu sözleri, bu çıkarımları "kurumların" duvarına asmak, bu sözleri ve çıkarımları kurumla özdeşleştirmek başka bir şey.

İnsan neresinden tutacağını şaşırıyor. Bu resmin asıldığı yer bir cezaevi, insanlar orada yargılanmıyorlar. Ya cezalarını çekiyor ya da mahkemeye çıkmayı bekliyorlar. Suçlu olup olmadıkları herkesin cezası kesinleşmediği için belli değil. Orada tek tip suçlu da yok, nasıl olur da birörnekleştirilir?

Böyle bir resim, "yargılanıyor" dendiği için söylüyorum, yargının mecralarına, mahkemeye-adliyeye dahi asılamaz. Hukuk, adalet ve vicdanın tek bir temel ilkesine uymuyor çünkü. Hukukun ve yargının işleyişine, bağımsızlığına, suçun şahsiliğine, masumiyet ilkesine say say bitmez dünya kadar şeye uymuyor.

Diyeceksiniz ki, daha buna gelene kadar, neler neler olup bitiyor. Haklısınız. Şu da kabul, karamsarız, o kaosun içinde sürükleniyoruz ama bunları da konuşmazsak hayatı suç ve ceza ekseninde görerek demokratik ilkeleri gözardı eden sağcılardan bir farkımız kalmaz.

1 yorum:

  1. Bir düzeltme yapayım, meğer, Sincan'da, o kampüste mahkemeler de varmış... Bu uygulamanın dünyada bir benzeri var mı bilmiyorum.

    YanıtlaSil