Perşembe, Ağustos 17, 2017

Suat Gönülay


Başka bir şey: Kendimi çoğunlukla çizgi romancı gibi göremiyorum.

En Önemli Fark: Avrupalı çizerler en iyi işlerini kırk yaşından sonra çıkarıyorlar. Neden bizim çizerlerimiz hep yerinde sayar, bir türlü anlayamamışımdır. Bu, bizdeki bütün sanat dalları için geçerlidir. Bu yüzden hiçbir sanat dalımız doruğa ulaşamamıştır. Başarılarımız bir yerde bitiyor ve arkası gelmiyor .

Heavy Metal: Beni en çok etkileyen çizerler Heavy Metal dergisinin çizerleri... Yani Moebius, Gimenez ve Liberatore gibilerini kastediyorum .

İlk Hikâye:  İlk kısa hikâyemi Gırgır'da çizdim (Çok Yalnızım). Aslında ilk hikâyem Galip Tekin'in yazdığı ve Fırt'ta çıkan bir buçuk sayfalık çizgilerdi. Gırgır'da dört hikâye çizdikten sonra Limon'u çıkarmaya başladık ve...

İstanbul ve Köylüler: İstanbul ülkenin çeşitliliğe sahip tek şehri. Bir öykü ya da karikatür için en ideal malzeme. Köylülük meselesi, onların uyumsuzlukları, karşılaşmalar çok önemli. Dergilerdeki tiplemeler ya köylüdür ya şehirli olmaya çalışan köylüdür, karşısında bir kentli vardır. Bu şehirde bu kadar çok köylü olmasa Oğuz Aral dergilerinin bugüne kadar varolabileceğini sanmıyorum.

Kahraman: Her şeyi başaran, her türlü güce sahip bir kahraman yapmak istemedim. Ne kadar fantastik olursa olsun her şeyin bir mantığı olmalı, hiç bir şey havada kalmamalı...

Türkiye'de yapılan çizgi romanlar: Hep eksik ve düzeysiz. Ya konudan ya çizgiden, bir hafta olmazsa öteki hafta falso veren, istikrarsız bir romancılık furyası almış başını gidiyor. Buna ben de dâhilim ama mücadele halindeyim. Şöyle film gibi, adamakıllı başlayıp adamakıllı biten romana pek rastlamadım. Galip Tekin'in bir iki romanı ve benim Kuvvacı’m, Sultan Ahmet'in Kamburu ve albümündekiler, İlban Ertem'in Milli Piyango’su, belki Nuri Kurtcebe'nin eski Gaddar’ları ise iyi birer örnek sayılabilir. Oğuz Aral'ın eski Utanmaz Adam'ları da istikrarlı birer roman örneği... Şu sıra senaryosunu baştan sona bitirip, dokümanını toplayıp, baştan sona eskizini kareleyip, sonra da kâğıda geçme disiplini ile roman yapan adam yok. Avrupa'da bu disiplin olmadan çizilen bir çizgi romanın ise hiç şansı yok .

Kalp ve pişmanlık: Tasavvufta pişmanlık olarak adlandırılan, algı sıçraması sağlayan utanma ve pişmanlık gibi duyguların kolektif bilinçaltında yaratabileceği etki hakkında bir yorum bu. Bu etkinin küçük bir lokanta ya da sokaktaki sonuçlarını gösterdim Pişmanlıklar Sokağı insanın kalbidir.

[1987 yılında mektuplaşmıştık Suat'la, sorular sormuştum, cevaplamıştı. Söyleşiyi bir yerde kullanmış değilim. Yıllar sonra Serüven dergisi için evirip çevirmiştim ama orada da yayımlamak nasip olmadı. Üzerinden otuz yıl geçmiş...]

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder