Salı, Ağustos 01, 2017

Hasta At


Yukarıdaki resmi Edirne'de çekmiştim. Yaşlanmış, beli bükülmüş bir fayton atı kenara çekilmiş, yol kenarında bir bahçede, ağaca bağlanmıştı. O kadar kıpırdamıyordu ki, hasta ve ölecek gibiydi, üzülmüştük. "Hasta At" hep aklımda kaldı.


Yol üzerinde bir köprü altında yazılıydı "Faytona Binme!" çağrısı. Faytoncu, "turistler yazıyor, buralılar yazmaz bunu, ekmeğimiz yani" demişti.

Kuraldır, göçmenler olmasa, şehirlere dışarıdan gelenler olmasa o şehirler büyüyüp gelişemezler. Farkına varamazlar nasıl yaşadıklarını, içinde bulundukları durumun eksiğini gediğini, fazlasını aşırısını göremez, vahametini fark edemezler. Turizmi ve iyi lokantaları "oralılar" değil dışarıdan gelenler kurup büyütürler. Oralılar sonradan anlar ve öğrenirler, o seviye nedir, nereye varmış, nasıl olmalı taklit ederler...

Hayata, güne, meselelere dışarıdan bakmak, o hararetin ve kavganın dışında kalarak konuşabilmek, -yuvarlak bir laf etmiş olacağım ama- herkesin yapabileceği bir iş değil. Faytona binmeyin çağrısı, bir azınlığın kendi arasında döndürdüğü, haklılığını anlatmak zorunda kaldığı bir serzeniş...Turist ve yabancı şikayeti...Halbuki, düşünün, turistik olarak akledilmişlerdi, oralılar değil dışarıdan gelenler-yabancılar tarafından istiflenmişlerdi. Bugün öğretmen dayağından ilk şikayet edenlerin, vakti zamanında "öğretmenlik kurumuna" kayıtsız şartsız ilk inananların çocukları ve torunları olması gibi...

Memlekette herkes birbirini yerli olmamakla-yabancılıkla suçluyor, iyi niyetle, modernleşme tartışmalarının bir cihetidir diyelim. Sanılanın ve iddia edilenin aksine yabanlara, turistlere ihtiyacımız var. Demokrasi kültürümüz ölüyor, en çok da o yüzden o serzenişlere, o şikayetlere ve akıl yürütmelere ihtiyacımız var. Yerlilerin turistlerle, yabancılarla karşılaşması gerekiyor, "iyi yemek nasıl yapılır, nasıl sunulur" öğrenmesi gerekiyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder