Karikatürize etmek, basitleştirmek veya
belirginleştirmek, anlatımı herkesin hemen anlayabileceği biçimde bir klişeye
dayandırmak anlamında kullanılıyor. O bakımdan mekân da zaman da zamanın ruhu
da karikatürize edilir. Ne amaçlandığı, ne niyetle yapıldığı önemli.
İşlevselse, hikâyeye katkı sağlayacaksa her unsur kullanılır.
- Yazınsal olarak karikatürize etmek ile görsel olarak
karikatürize etme arasındaki bağı/benzerliği nasıl görüyorsunuz?
Deyim ya da niteleme, karikatürden çıkmış gibi
görünebilir ama karikatürün ilham kaynağı ya da öncüsü, ister istemez
tiyatrodur, taklittir, gündelik hayatın içinde yaşayan jestler ve ilişkilerdir.
Sanat, hayattan ve yaşanan zamandan beslenir, onu yorumlar ve yeniden hayata ve
zamana sunar. Devr-i daimden söz ediyorum, bağ ve benzerlik olmadan, ne sanat
ne de edebiyat yaşayabilir.
- Grotesk ve abartı’nın sözlü ve görsel/grafik mizahta
ortak paydada buluştuğunu düşünür müsünüz?
Grotesk ve abartı, mizah ve karikatürün kullandığı
araçlardan biri ama sadece onlara dayanıyor demek yanlış olur. Her unsur,
eskiyebilir, arkaik kalabilir, zamana yenilebilir… Grotesk veya bir hissiyat
olarak abartı, yaşanan zamana kendini uyarlayabiliyor ve yaşayabiliyorsa,
tahkiye içinde gerçeklik vehmine zarar vermiyorsa o ortak paydada varlığı
sürdürebilir. Yok olmuyorsa, derslerde anlatılan bir tarih mezesi olarak
hatırlanır sadece.
- Temelinde “Karagöz” oyunları olan bir geleneksel Türk
Tiyatromuzda karikatür çizgisinin sahnede uygulaması sizce hala geleneksel bir
yorum olarak mı görülüyor? Bu anlamda karikatür ile minyatür sanatı arasında
biçimsel ilişki kurulabilir mi?
Soru biraz karışık. Önce bir ayrım yapayım, bence böylesi
bir ayrımı yapmak gerekiyor, Türkçe Tiyatronun kurucuları, Karagöz’ü ya da
Ortaoyununu kendilerine milad olarak görüyor ve gösteriyor olabilirler. Çıkan
ürünlere, denemelere bakarsak eğer, bizim tiyatromuzun çıkışı ya da
palazlanması, Batı Avrupa Tiyatrosuna dayalıdır. Konuşurken söyleniyor elbette
bunlar. Üstelik, Karagöz ya da Ortaoyunu ne kadar millidir, ne kadar başka
kültürlerden ve mizahlardan etkilenmiştir, onu çok hesap etmiyoruz. Aynı şey,
karikatür için geçerli, itibarlı olduğu için minyatürle bir bağ kuruluyor.
Büyük bir geçmişten, asırlar öncesinden bugüne uzanan bir gelenekten söz etmek
hoşumuza gidiyor ama bizim karikatürümüz, minyatürden değil, Avrupa
karikatüründen feyz alır, onları taklit ederek, kendini geliştirir.
Geleneksel Türk Tiyatrosu dediğimiz şeyler Karagöz ve
Ortaoyunu ise ve siz onları karikatürün bir uzantısı, bir çeşitlemesi olarak
görüyorsanız… şunu söyleyebilirim, yüz yıl önce dahi, Karagöz eski, esprisi
eski, demode, yenilenmesi gereken, zanaatkarları ve temsilleri eksilen bir
oyundu. Karagözü çağdaşlaştırmak, çocuklara indirgeyerek yeniden sevdirmek
milli eğitimin sorunu olarak görülüyordu. Başarılı olamadı, çünkü mizah,
aktüelden, olup bitenlerden nefeslenir, konuşulur olması gerekir. Gelenekle
mizah, çok yan yana gelir şeyler değildir. Şunu demek istiyorum, Karagöz,
Kavuklu, Hasrettin Hoca ecdadımız, tarihimiz, örfümüz, ahlakımız denilerek
talim terbiye konusu oldular. Mizah adına değil pedagoji adına kullanılıyorlar.
-Tiyatro sahnesinde çağdaş karikatür yaklaşımı sizce
nasıl olabilir?
Hikâyeye bağlı demek zorundayım. Bir de sizin karikatür
derken neyi anladığınızı bilmiyorum. Commedia del arte karikatür müdür?
Karikatürize midir? Veya çağdaş karikatür dediğiniz şeyi nasıl tanımlayacağız?
-Karikatür, yapısı itibariyle iki boyutlu bir iletişim
şeklidir. Tiyatronun görsel anlatımında genel olarak iki boyutlu pano dekor
uygulamaları görülüyor. Bunun haricinde üç boyutlu grotesk uygulamaları sizce
karikatür vurgusunu zayıflatır mı?
Kim uygulayacak, nasıl uygulayacak, ortaya çıkan üretim,
hikâyeye nasıl katkı sağlıyor bilmiyorum ki… İyi yapılırsa iyi, kötü olursa
kötü… Dekor, hikâyeyi besliyor mu, güçlendiriyor mu ona bakarız. Aslolan hikâyedir,
gerisi detaydır. Dekoru olmayan sayısız başarılı performans seyrettim.
- Karikatür oluşturmada kullanılan alaya alma, simge
kullanımı, taraf tutma vb. yaklaşımların sözlü mizahta kullanımı, bu iki farklı
anlatımın aynı temellerden beslendiğine varabilir miyiz?
Karikatür, mizahi bir anlatım aracı olduğuna göre…
– 21. yy.‘da çizgisel, sözel ve görsel Türk Mizahı
öğelerinin birbiriyle bağını nasıl görüyorsunuz ?
Çok anlamadım bu soruyu. Bir bağ olması gerekir diyerek
mi soruyorsunuz? Hangi örneklerle hangi örnekleri, kimlerle kimi
kıyaslayacağız?
- Karikatürün iki boyuttan çıkıp, üçüncü boyuta
kavuştuğu satirik heykel örnekleri mevcut. (Mehmet Aslan, Kemal Masaracı) Ben
bunu obje tiyatrosu ve kavramsal sanat arasında görüyorum. Aynı zamanda Türk
Tiyatrosu Sahne Tasarımı örneklerinde abartılı yüz hatlı maskeler ve grotesk
anlamda biçimi bozulmuş kostümler de mevcut. Karikatürlerde kullanılan abartılı
hatlar sebebiyle bu tür yorumlar da sizce karikatürize sayılır mı?
Anlatırken karikatürize bir abartı diyorsak, yapılan
işler karikatürizedir.
- Karikatür estetiği Türk Tiyatrosu’nda “komik, gülünç,
absürd veya grotesk” türlerde daha çok tercih ediliyor. Ama karikatür sadece
güldürü amaçlamaz. Bu önyargının temeli Türkiye’de karikatüre eğlendirici gözle
bakılması olabilir mi?
Yine aynı argümana başvuracağım. Önyargı varsa hikâyede
kullanılabilir veya ters yüz edici bir etkiyle bambaşka bir noktaya
varılabilir. Karikatür güldürür diye bir önyargı varsa, bu tiyatro üreticisinin
sorunu olamaz, bu yargı başlı başına bir avantaj ya da dezavantaj değildir.
Önemli olan hikâye içinde nasıl kullanıldığıdır.
-Dönem dönem tiyatro sahnelerinde ve mizah
dergilerinde gördüğümüz politikacı, patron, yobaz, memur vb. tiplerin görsel
olarak birbirine benzerliğini nasıl yorumlarsınız?
Bir metne dayanıyorlar, o metinde nasıl nitelendiklerini
bilmiyorum, tek tek bakmak gerekiyor. Oyuncu bildiğini oynayabilir, Yönetmen
öyle yönlendirmiş olabilir. Seyirci böyle daha iyi anlayabilir diye düşünmüş
olabilirler. Bir benzerlik varsa klişedir ama klişe tek başına kötü bir şey
demek değildir.
- Sahne tasarımında karikatür çizgisinin kullanımı
genelde karikatüristlik yapan tasarımcılar ve tiyatrocular tarafından tercih
ediliyor. (Hüseyin Mumcu, Mahmut Tibet, Oğuz Aral, Kemal Aratan gibi) Bunun bir
yönetmen yönlendirmesi olduğunu düşünüyor musunuz?
Tek tek örnekleri bilmiyorum. Mantıklı olan çok parçalı
bir işin her bir parçasını bilen birine devretmektir. Eğer öyle yaparsanız,
anlatınızı güçlendirirsiniz.
- Savaş Dinçel, Nejat Uygur, Oğuz Aral, Altan Erbulak
gibi hem oyunculuk hem de çizerlik yapmış isimlerin karikatüristlik
temellerinin sahne üzerindeki hareket, mimik ve mekan kullanımını beslediğini
düşünüyor musunuz?
Hepsini sahnede seyretmiş değilim ama oyunculuk farklı birikimlerle
beslenmesi gereken bir performans gerektiriyor, mutlaka faydalanıyorlardır. Öte
yandan kimi oyunlarda, kimi rollerde sırf bu marifetleri nedeniyle tercih edilmemiş
de olabilirler. Mimik ve jestler kolay değiştirilemiyor veya karikatürize bir mekân
tasarımı oyunu basit de gösterebiliyor. Her oyun ve hikâye bu yüzden ayrıca
değerlendirmek zorunda.
[Cem Çevikayak isimli bir arkadaş yaptığı yüksek lisans tez çalışması için sordu bu soruları.]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder