Yönelimler, satışa,
ödüllere ve zamana göre değişiyor. Yeni yönelimden popüler olanı anlıyorsak,
bizim edebiyatımız mutlaka bağıran, derdini bağırarak anlatan yazarları ve
hikâyeleri seviyor. Okurlar daha çok kadınlardan oluşuyor ama öne çıkanlar
erkek anlatıları oluyor. İçinde yaşadığımız toplumsal koşulları düşünürsek bu
bağıran erkeklerin popülerliği uzun yıllar sürecek gibi görünüyor. Popüler
olanın dışında arayışlar, yeni şeyler, farklı sesler yok mu? Bence daha önce
hiç olmadığı kadar büyük bir çeşitlilik var, öte yandan her ne kadar aksi iddia
edilse de edebiyat kamusallığı popüler olandan besleniyor. Eleştirmek için
besleniyor, kendini hatırlatmak için besleniyor ama besleniyor… Az satan, yeni
olan, benzemez olan haliyle kolay fark edilmiyor. Yine de nereden baktığımıza
bağlı, az ve benzemez olan, eskisinden daha fazla fark ediliyor.
- Yeni öykücülerin,
öykü mirasına katkılarını nasıl görüyorsunuz? Bir adım yukarı taşıdığını
söyleyebilir miyiz?
Okurlar, eser değil
isim okurlar. Bugün itibar gören, klasik sayılan, pek çok büyük yazar, vakti
zamanında bu kadar saygı görmüyor ve önemli mi bilmiyorum, bu kadar satmıyordu.
Miras, itibarla birlikte yaşayan olumlu çağrışımlı bir niteleme. Mirası
üniversite besler, müfredat ve talim terbiye besler. Yeniler ve halen yazanlar,
genç yazarlar üniversitelerin ve müfredatın kapsamında değiller, o denli
itibarlı değilmiş gibi gözüküyorlar. Şöyle bir mesele de var, yukarı taşımak
diyorsunuz, tarihin tam bu anında birileri “böyle hikâyeler” anlatır, böyle
anlatmak isterler, bir meseleye yoğunlaşırlar, zamanın ruhu dediğimiz şey
budur. Seksenli yıllarda çok konuşulan, çok beğenilen, ödüller alan kimi
yazarlar bugün hatırlanmıyor veya o denli ilgi görmüyorlar. Yukarı ya da aşağı
demezdim ben buna. Bugün böyle, dün başka türlüydü, yarın başka türlü olacak.
Üzülecek ya da sevinecek bir durum değil demek istiyorum. Öykü mirası işini
edebiyat öğretmenlerine bırakalım.
-Yayıncılar farklı
kimlik ve dil gibi unsurlara nasıl yaklaşıyorlar? Yayın politikanızda dikkat
ettiğiniz temel değerler nelerdir?
Kişisel bir cevap
olacak, dil maharetine bakıyoruz, bazen tahkiyesine, anlattığı meseleye,
coşkusuna, ışıltısına. İyi anlatılmışsa roman ya da hikâye diye ayırmıyoruz.
Bir yazar okursunuz, ne anlattığını sorsanız tarif edilir gibi değildir ama
sizi sayfa sayfa sürükler. Bir başkasının hikâyesi güzeldir, yaşanmışlık hissi
verir. Çok tarif edilebilir değil bunlar, hissediyorsunuz.
- Popüler kültür
araçları yeni nesil öykücülüğü, anlatımı nasıl etkiliyor? Editör olarak ne gibi
müdahalelerde bulunuyorsunuz?
Metropollerle
kıyaslarsak çok sayfalı dosyalar artık taşradan geliyor. Kitapların inceldiğini
düşünüyorum. Zaman ve popüler kültür yazarları mutlaka etkiler, her zaman
etkiliyordu. Oflayıp puflamak vakit kaybından başka bir şey değil. Esere
bakacağız, gerisine hayat diyeceğiz, moda diyeceğiz. Biz editörler ne
yapıyoruz? Yayınevinde ne yapıyoruz? Editöryal olarak her yazarla çalışmaya
çalışıyoruz, onlarca yazarla tek tek hikâye hikâye çalışıyoruz. Yanlış
anlaşılmasın, editör katkısını abartmaktan yana değilim. Sürdürülebilir
bulmuyorum editör katkısını. Sorulduğu için söylüyorum. Aslolan yazarın
kendisidir. Yazar, iyi bir okur olmak zorunda, çok yazmaya ve çok çalışmaya
mecbur.
- Son yıllarda öne
çıkan 5 öykücü ve kitap hangileridir?
Editörlüğü
bıraktığımda, böyle bir soruya bir ihtimal cevap veririm.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder