Pazartesi, Ağustos 01, 2016

Söyleşi




Grafik romanları kütüphanelerimizde romanların rafına mı koymalıyız çizgi romanların yanına mı?
Valla kim nereye istiyorsa oraya koysun ama bir yakınlık söz konusuysa ister istemez edebiyata yakın grafik romanlar. Veya edebiyatın içerisinde bir benzerlik kurarsak serüven edebiyatına yakın değiller.

Ankara edebiyatı yükseliyor mu sorularından ne kadar sıkıldınız?
Sıkılmadım da çok mantıklı bulmuyorum.

Peki neden böyle bir algı oluştu?
Yaşadığımız hayatta bir İstanbul hakimiyeti olduğu için, televizyonu açtığınızda İstanbul’la ilgili görüntüler görüyorsunuz, gazeteler orada çıkıyor. İstanbul’la ilgili haberler her bakımdan çok yoğun bir şekilde tüketiliyor. Bizim güzellik algımızı dahi İstanbul belirliyor. O sebeple böyle istisnai şeyler popüler olabilirlerse o yüzden bir şey yükseliyormuş gibi geliyor. Ama bu çok tam da öyle bir şey değil. İstanbul’un istediği gibi bir Ankara, İstanbul’un istediği gibi bir İzmir ancak popüler olabiliyor. İzmir’in nesi var, güzel kızları var gibi ahmakça şeyler var. Popüler kültüre dahil olabilmek için o ortamın, o mecranın içinde olmanız gerekiyor. Başka türlü popüler olamazsınız. O mecranın da belirlediği bazı değerler var. O değerlerle uyumlu olarak ancak var olabilirsiniz. O değerlerin ne olduğunu iyi bilmek gerekiyor. Bir paradigma, bir ortalama bu, ona uygun olan her şey yükselebilir.

Bize beğendiğiniz beş yerli beş yabancı çizgi roman tavsiye edebilir misiniz?
Hayır, hiç tavsiye edemem, net. Takip etmeye çalışan biri olduğum için bu sürekli değişen bir şey. O yüzden tavsiye vermek pek bana göre bir iş değil. Benim kadar severseniz, hafızasız bir uçarı da oluyorsunuz.

Peki, Türkçede yayınlanan grafik romanlardan öne çıkan hangi eserlerden bahsedebiliriz?
Mesela Art Spiegelman’ın Maus  çok önemli bir örnektir. Bir tarafıyla naif çizgili bir hikâyedir, buna karşıt biçimde sert ve dramatik yapısı iyidir. Politika meselesinde Sacco’nun Filistin’i okunabilir. Aynı bağlama Satrapi’nin Persepolis’ini ekleyebiliriz. Alan Moore’dan V for Vendetta okunmalı. Günümüzün anti kapitalist bağlamını daha iyi anlamak için bu çok gerekiyor zaten Türkçede yeni yayınlanan Daniel Clowes’in Ghost World’ü genç, ergen kadının hikâyesi olması bakımından önemli. Türkiye’de, Türkçede genç kadın hikâyeleri pek anlatılmıyor, böyle çok büyük bir açık olduğunu düşünüyorum. O yüzden de ayrıca tavsiye ederim. Alison Bechdel’in Cenaze Evi, Şenlik Evi önemli bir hikâyedir çünkü eşcinsel bir baba ve kızı odağında olması bakımından bir keşif hikâyesidir. Etkileyici ve rahatsız edici yönleri vardır. Manga olarak,Nakazawa'nın Hiroşima sonrasını anlattığı dört ciltlik Yalınayak Gen önemli bir çalışmadır.

Post Öykü 2.4'de (Mayıs-Haziran) çıkmış kısa bir söyleşiydi, Burcu Bayer yapmıştı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder