Siz böyle bir yola girerseniz, birileri de "Hainler Mezarlığı" yapar. Şaşırtcı değilmiş, o bakımdan.
Bu darbeciler, yapmak istedikleri şeye ulaşsalardı, başarsalardı, kahraman olacaklardı, iş bu kerre tersine mi yürüyecekti? İnsan malzememiz buymuş diyerek, bu kez başkalarının mı cenazesi kaldırılmayacaktı? Spekülasyon yapıyorum.
Cumhurbaşkanı açıklamalarıyla Diyanet'e destek vermiş, bu konuda hadisler ve ayetler olduğunu söylemiş, öyle bilgilendirilmiş.
Biz de öğrensek, ne güzel olur, hangi ayetlere dayanılıyor, okur yazar adamım, açar bir kez daha okurum. Yeni bir şey öğrenirim, herkese faydası olur.
Evet, ölen kişi darbeci olabilir, tecavüzcü, katil ya da hain de olabilir. Siyasetçiler, yöneticiler ve hatta ahali, onlara karşı öfke ve hınç duyabilir, hakkını helal etmeyebilir. Ama din adamları, bunu yapamazlar, dinin temelinde olan "başkasını düşünmek" ilkesiyle zamana ve hayata bakmak zorundadırlar.
"Kendisi için istediği bir şeyi, başkası için istemeyenin imanı tam değildir."
Empati kurmaktan söz ediliyor bu hadiste, kendisi için istemediği bir şeyi, başkası için isteyenin de imanı tam değildir.
Hatırlayan olacaktır, Özgecan'ın katili hapishanede öldürülmüş, cenazesi kaldırılamamıştı; köylüleri, gömülmesin diye köy mezarlığını kapatmıştı, namazı kılınmamıştı, cenaze arabası taşımamıştı, bir kamyon tutmak zorunda kalmışlardı. Oğlunun cenazesini kaldırmaya çalışan biçare annesi kahrolmuş, defnedilsin diye çırpınıp durmuştu. Özgecan'ın ailesiyse, gösterilen gayretkeşliğe ve zülme açık bir dille karşı çıkmıştı. Ahali sanmıştı ki, oh olsun, gebersin, sürünsün, koksun, çürüsün diyecek...Mağdur aile tersini söyleyince şaşakalmışlardı.
Dahası var, sonraki aylarda, bir başka tecavüz hadisesi olmuş, kızı için üzüntüyle konuşan baba "ben Özgecan'ın ailesi gibi meshebi geniş değilim" demişti, kırıcı ve kalpsizceydi, sonra galiba özür dilemişti. Ölenin yakınları sinirle ve hınçla konuşabilirler, olabilir, oluyor da. Her cenazede, hayırsız evlatlar, doktorlar, hatalar, yanlışlıklar konuşulur, içten içe ölümün sorumluluğu birine yıkılır. Doğamızda var suçlamak.
Din adamı, bu sürecin en yakın şahididir, her cenazede kederi, isyanı ve üzüntüyü görür, bilir, anlamaya, teskin etmeye çalışır. Öte yandan, burası çok önemli, yaptığı iş, ona yargıçlık hakkı tanımaz, ölü hakkında karar vermek, ceza kesmek onun işi değildir, hakkı da yoktur, hele cevap veremeyecek bir ölüye karşı, hele ölüye karşı söylenecek her sözün muhatabı ve mağduru olan ölünün yakınlarına karşı...
Ahali yapar, siyasetçi yapar, din adamı yapamaz.
insanlar yıllardır bir başka darbe komutanının kurduğu partiye oy attı, peşinden gittiler. hala daha izinde olduklarını söylerler ancak fark o ki başarıya ulaşmış bir darbenin askeriydi. ahalinin seçtiği insanların asılmasına vesile olmuş bi cuntacının peşinden gidenler bugün sokaklarda "idam edilsinler" diye nara atıyorlar. sanırım olay sadece başarma ve başaramama durumundan ibaret.
YanıtlaSil