Bazı kavram ya da adlandırmaları
tek biçimli anlamaya teşneyizdir. Efsane dendi mi bir olumlama yapıldığını
düşünürüz, hâlbuki “doğru olmayan, uydurma olduğu” aşikâr bir anlamı daha vardır
sözcüğün. Hakeza, masal dendi mi yine bir iyimserlik hissederiz, çocuklara
yönelik bir öğreticilik, bir masumiyet girer devreye. Oysa, sözlü kültürün
içinde, masallar çocuklar için üretilmiş değildir. Herkese anlatılan, nesilden
nesile aktarılan, kural ko(ru)yucu, korkutucu yönleri vardır masalların.
İyilikle kötülüğün, günahla sevabın, hayatla cehennemin mukayesesi yapılır.
İyiliğin, erdemin, sevabın ve vicdanın, yaşanan hayata galebe açıldığı
tahkiyeler dinleriz. Masallar bu bakımdan ahlak tartışması içerirler ve
ekseriyetle korkutarak, bir eksikliği göstererek kendilerini var ederler. Şaşırma
ve irkilme, her masalın içinde vardır ve bugün anlatılabilen masallar, modern
pedagojinin cenderesinden geçmiş, süzülmüş ve seyreltilmiş, kabul edilebilir
sınırlara çekilmiş, yenilenmiş metinlerdir.
Yakınlarda ilginç bir çizgi roman
yayınlandı, kapağında “çocuklar için değildir” uyarısıyla çıkan Karanlık Güzel’den söz ediyorum. Şöyle
bir sayfalarını karıştırırsanız, göz alıcı yumuşak renkleri, sevimli ve çocuksu
çizgileri olduğunu göreceksiniz. Tek kelimeyle masalsı, masal bahsi oradan
geliyor. Karanlık Güzel’deki sevimli
karakterler, bugüne dair, çocuk kitaplarında, çizgi filmlerde, belki
Holywood’ta gördüğümüz, aşina olduğumuz çizgilerle sunuluyorlar ama karanlık bir
farkla… Bu sevimli, komik çizgili, güler yüzlü karakterler dehşetli bir hikâyenin,
hatta bir ölünün içinden çıkıyorlar…
Küçük bir kız çocuğu ormanda
nedeni belirsiz bir biçimde ölüyor ve onun içinden küçük, sevimli canlılar
çıkıyor, hepsi masalsı güzellikte, naif ve masum görünüyorlar. Tam sayfa
resmedilen sahne, Swift’in Gulliver’inin
Cüceler Ülkesinde uyanmasını hatırlatıyor. İrkiltici olan, küçük canlıların bir
çocuk ölüsünün içinden çıkmaları… Ölen kızı aralıklarla çürürken de görüyoruz. Sevimli
karakterler mutlak bir ben-merkezci egoyla, sadece kendilerini düşünerek, ne
olduğunu sorgulamadan ve ölen kızı hiç umursamadan yaşamaya başlıyorlar. Hikâye
öyle tuhaf ilerliyor ki bir ara Golding’in Sineklerin
Tanrısı gibi kendi aralarında bir hiyerarşi oluşturacaklarını düşünüyoruz,
orada kalsa, andırmıyor değil, orada kalmıyor, karakterler küçük kızın evcilik
oyunun iyimserliğiyle sürekli güleryüzlü görünüyorlar. Büyük bir sükûnet ve
yalınlık içinde öldürebiliyorlar örneğin. Her biri Chucky’nin dehşetini taşıyorlar diyemem ama peri masalının
bozulmasına katlanamayan, gücün etrafında toplanan bir topluluk görüyoruz. Hikâyeciler
bize şunu sorduruyor ısrarla “Nasıl bir toplum anlatılıyor?” Orman-Doğa
metaforuyla insan türünün hayatta kalma dürtüsünün hikâyesini, kaosu mu betimliyorlar?
Karakterler dayanışmacı bir akılla değil, kurnazlıkla, hasetle, hesapla
yaşıyorlar çünkü. Barbie’nin süsü, evcilik oyununun karikatürü, gerçekten
kaçma, ne yapıp edip tek bildikleri oyuna dönme arzuları tek tek gösteriliyor.
Güzel, bakımlı, kibar ve ölçülüler. Ne yapsalar vahşi görünmüyorlar, itaat
etmek, haddini bilmek, kurallara uymak ve her ne olursa olsun evcilik oyununu
sürdürmek hayatlarının asıl mottosu… Dışarıdan bakınca iyimser ve ışıltılı,
içine girince soğuk ve karamsar bir masalsılık…
Çocuklar şimdiki zamanı yaşarlar
ve yetişkinlerin kurallar dünyasını sürekli ihlal ederler. Büyümek, onların
kurallara uymayı öğrenmesi demektir. Çelişkilidir, zira çocuklar büyürken
yetişkinleri taklit ederler ve bunu yaparken de yetişkinlerin kuralları ihlal
ettiğini fark ederler. Edebiyatın edeb temelini düşünün, ne desek az, edebiyat
edepsizlikle uğraşır en çok. Çizgi roman çocuklar içindir ama hep yetişkin
görünmeyi arzular. İsyan ve bastırma, düzen ve anarşi, kural ve kuralsızlık,
itaat ve inkâr… Bitmeyen itişme ve çelişkiler… Karanlık Güzel’in çocukları, çocuksuları, oyuncakları, yaratıkları,
adına ne dersek diyelim, isyan ediyorlar aslında, yetinemiyorlar, ebeveynlerin
krallığını taklit ederek, geçmişi ve geleceği düşünmeyen, ânı yaşayan “gerçek
dünyayı” yeniden kuruyorlar. Bunu yaparken de tümüyle iyiliğe dayandırılmış
dünyalarından kurtulmalarının biricik yoluna başvuruyorlar: kötülüğe. Ancak bu
yolla özgürleşecekler belki de.
Fabien Vehlman, Türkiye’de Spirou
senaryolarıyla tanınıyor, Fransa’daysa daha çok Le Marquis d'Anaon ve Seuls çizgi romanlarıyla biliniyor
denilebilir. Çalışkan yazarlardan. Albümün çizeri olarak gözüken Kerascoët ise karı-koca olan Marie Pommepuy ve Sébastien Cosset’in ortak imzası, uzun yıllar
animasyon sektöründe çalışıyorlar, en bilinen işleri bir ara Türkçede de
yayınlanan Küçük Vampir dizisi.
Sayısız çocuk kitabı resimledikleri, Karanlık
Güzel’e bakınca anlaşılıyor zaten. Albüm, İngilizceye çevrildikten sonra
özel bir ilgiyle karşılaştılar demek gerekiyor. Keşfedildiler veya. Bir başka
önemli çalışmaları olan, Hubert’in yazdığı Beauté de farklı dillere çevrildi bu ilgiden sonra.
Sahiden ilginç bir albüm Karanlık
Güzel… Gücünü farklı okumalara açık olmasından alıyor... Hobbes’un Leviathan’ı
da var işin içinde, hayatta kalma mücadelesi, karakterlerin farklılaşması ve
yeterince gelişemeyen türlerin yok olmasının anlatıldığı Darwinci doğal
ayıklanma yasası da… Naifliği ve iyimserliği alaşağı eden büyükler için
yazılmış bir masalsılık. Tuhaf bir zaman hikâyesi, Bernard Shaw çok önce söylemişti,
“ömür boyu mutluluk mu, buna kimse dayanamaz, dünya cehenneme döner!”
Radikal Kitap, 13.5.2016
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder