Perşembe, Mayıs 22, 2014

Yazarlığın Kanunu



İnsan edebiyatçılarla çalışınca, onlarla epeyce zaman geçirince açık ya da örtük biçimde yukardaki espriye benzer bir tepkiyle karşılaşıyor. Şaşırmıyorsun bile. Bazen çok bunalıyorum, çok yoruyorlar, mizaç olarak unutkan olduğumdan aklımda da kalmıyor bir şey. Yeni bir işe yöneliyor, unutup gidiyorum. Birini sevmediğim zaman anlatabileceğim çok az şey kalıyor aklımda, "bir şeyler olmuştu ama ne olmuştu tam da tarif edemiyorum", bir tortu belki, hoşnutsuzluğa ve sıkıntıya dair bir tortu...

Sevdiğim, yaşanmış, fıkra olmuş bir hatıra var, iyi de bir yazara ait. Yazarımız delicesine kendinden bahsetmekle, karşısındakini dinlememekle ünlü... Hep kendisinden söz edilsin isteyen biri. Bir gün, yakın bir arkadaşıyla yine aynı havada konuşurken, beklenmedik biçimde konuşmasına ara verip iç geçiriyor "ve hep benden bahsettik, hep beni konuştuk" diyor, arkadaşı şaşırıyor "Seni konuşalım, sen neler yapıyorsun, son romanımı okudun mu mesela?". Arkadaşı daha da şaşırıyor, ama üstelemiyor, son romanı konuşmaya başlıyor. Bu anektodu başkalarına anlatıyor.

1 yorum: