Siyaseti, sporu, şehri, tarihi, adaleti, yazıyı, çiziyi, edebi hiç ama hiç bir şeyi sevmiyoruz. İşimiz gücümüz iddialaşmak ve inatlaşmak...Tek sevdiğimiz inatlaşmak, bu yaşıma geldim, ne kadar daha yaşarım bilmiyorum, değişmeyecek artık bunu biliyorum. Koyduk, çıkardık gidiyor. Neyi seviyoruz diye düşüne düşüne bulduğum bu...Büyük laflar, laf sokmalar, mahkemeler, yasaklar, nutuklar hepsi iddiadan, inattan...
Küçük şehirlerin takımları, Süper Lige çıkacak gibi oldular mı stadları tıka basa dolar. Takım bir üst lige çıkar, iki bin kişiye oynamaya başlar, her geçen hafta da seyircileri azalır. Küme düşersin, stad yine dolar...Hani takım sevgisi, hani şehir sevgisi, hani futbol aşkı...
Biz film çevirmeyiz, eli yüzü düzgün, derdini anlatan film bizi kesmez...Oscar alacak film isteriz. Filmi değil, romanı değil, edebiyatı ya da sanatı değil, o iddialaşmayı severiz...
Sanatıyla değil iddiasıyla ünlü olan sanatçılarımız vardır. Onları ya severek ya da nefret ederek hatırlarız .
Tarihe bakarken ya taparız ya teperiz. Osmanlıyı değil birkaç padişahı severiz. Cumhuriyeti değil cumhuriyeti kurarak ne büyük iş başardığımızı söylemeyi severiz. Siyasetin aktörleri ya kahramandır ya hain...
Başarısız mı olduk, iddiamızı mı tutturamadık...Hemen unuturuz, yok sayarız, rezalettir, sefilizdir, dünya bize gülüyordur, Afrika'da bile daha iyisi vardır. İddialı laflarla kendimizi aşağılarız. Tepe tepe döveriz...Faciadır, komedidir, utanç vericidir...Ölsek daha iyidir...Allahım kör et bizi de şu günleri yaşamamış olalımdır...
Perşembe günü Twitter yasaklandı, daha sonra Google DNS yasaklandı... İnterneti yasaklamak çok da mümkün olmadığı için kısıtlamalar günbegün genişletildi...Yaşıyoruz işte. İnat ediliyor, bun karşın bu yasaklar deliniyor, inatla direniliyor.
Sansürle ilgili doğru-yanlış konuşmaya bile gerek yok...
Bir siyasetçinin ülkesinin insanlarını iyi tanıması gerekiyor. Kökünü kurutacağız-kazıyacağız derken insanları inada bindireceğini, iddialaşacaklarını, stadı dolduracaklarını, hırslanacaklarını tahmin etmesi gerekiyordu. Demek ki bu memleketin insanlarını hiç tanımıyormuş...
Önümüzdeki on yıl içinde anti-kapitalist eğilimli, seküler ve politize bir genç kuşak yükselecek, tüm dünyada yükseliyordu, bizde de kendini gösterecekti, yerel unsur, gençleri inada bindirdi, kışkırttı. Bugün inad edenler, iddialaşanlar yarının siyasetçileri olacaklar. Neyi sevdiğimizin farkında olurlar mı yoksa şimdiki gibi ringte muvazeneleri kaybedip havayı mı yumruklarlar göreceğiz...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder