Amerikan çizgi romanı daha ziyade süper kahramanlarla
hatırlanır. Çizgi romanın sansür dolayımıyla çocuksulaştırıldığı ya da
çocuklara yönelik üretilmeye zorlandığı 1950’li yıllardan itibaren Amerikan
çizgi romanının en popüler seriyalleri istisnasız süper kahramanlardır. Hemen şu
ayrımı yapalım: farklı ülkelerin çizgi roman gelenekleriyle kıyaslanırsa süper
kahramanlar epeyce yereldir-Amerikalıdır. Kahramanın kendisi düşünülürse,
örneğin Avrupa çizgi romanına göre gerçeklik başka bir estetikle kurulur, olağanüstülük
düzeyi fazlasıyla belirginleştirilmiştir. O sebeple Amerikan süper kahramanları
yakın dönemlere kadar farklı ülke pazarlarında –abartılı veya naif
bulunduğundan olmalı- büyük bir satış başarısı kazanabilmiş değildir. Yakın
zamana kadar diyorum, şirket evlilikleriyle oyuncak pazarı, çizgi roman
şirketleri ve Hollywood öylesine içiçe geçtiler ki, bu tablo ister istemez başkalaştı.
Filmler, oyuncaklar ve dergilerle, süper kahramanlar daha fazla görünmeye,
çizgi roman denilince ilk akla gelenler olmaya başladılar.
Her kahraman biraz süper değil midir diyenler olabilir.
Kostümlü, pelerinli, maskeli sahiden insanüstü özelliklerle donatılmış
kahramanlardan, Stan Lee amcanın kurduğu, onunla özdeşleşmiş bir hayali
evrenden söz ediyorum. Yoksa hemen tüm kahramanlar az ya da çok benzer bir
formüle dayanır: hepsinin kayıp bir ailesi vardır, tek başlarına kalmışlardır
ve yalnızlıkları, kötülere karşı mücadele etmelerinin asıl motivasyonunu
oluşturur. Kendilerine özgü bir adalet anlayışları olur, bu anlayış mevcut
kanunlarla mutlaka çelişir. Devletin ve kanunların suçlu bulduğu birinin masum
olduğuna inanarak savaşa girerler örneğin. Tersi de olabilir, yasaların yetersiz kaldığı
ve iyilerin-iyiliğin aleyhine işlediği durumlarda devlet lehine çalışırlar.
Kahramanlar temelde düzenin koruyucularıdır. Süper kahramanlar bu bakımdan
farklı değiller, onları ayıran en önemli özellik, doğa dışı, insanüstü güçleri
ve buna rağmen insan kalan yanlarıdır: aşık olmaları, ağlamalarıdır. Süpermen
için model olan Komedyen Harold Lloyd ile jön prömiye Douglas Fairbanks ikiliği
bu bakımdan ilham vericidir: kahramanlar büyük güçlerine rağmen son derece
olağan ilişkiler ağının içindedirler. Gündelik hayatlarında komik ve sakil
olabilirler. Moda ifadelerle söylersek ezik, looser ve geek görünebilirler. Geceleriyse
iş değişir, ikinci insanüstü kimlikleri öne çıkar ve asıllarına dönerek
başkalaşırlar. Kostümleri vardır, kimileri pelerinlidir. Gizli kimliklerinin bedelini
olağan hayatlarının içinde öderler. Amerikan popüler kültürü, süper kahraman
aurası ve esprisine aşinadır. Çoğu Amerikalı okumasa bile bu kahramanları seyretmiş,
medyadan kimin kim olduğunu öğrenmiştir. Batman bir milli kahramandır mesela,
yan tiplemeleri, esprileri ve hayat hikâyeleri handiyse ezberden bilinir.
Mark Millar-John Romita Jr ikilisinin Kick-Ass dizisi,
sarkastik bir süper kahraman hikâyesi anlatıyor. Çizgi roman okuyarak büyüyen
ergenlerden biri olan Dave, süper kahraman olmaya karar veriyor, kendisine
kıyafet uydurup geceleri sokağa çıkıyor. Hasbelkader, caddedeki serserilerle
yaptığı kavgada başarılı oluyor. Birileri bu kavgayı kaydediyor ve kendine
Kickass ismini seçen Dave bir internet fenomenine dönüşüyor. Asıl önemlisi, Dave
eylemleriyle benzerlerine cesaret vererek medyatik bir moda yaratıyor. Geceleri
kanun koyucu gibi dolaşan kostümlü insanların varlığı böylelikle normalleşiyor.
Türün meraklıları, yakın dönemde benzer hikâyeler anlatan çok sayıda film
izlediler. Çoğu komediye yakın anlatılardı, eh bu da kaçınılmaz, çünkü bu
filmlerin en çok benzedikleri ergen anlatıları, bazen çocuk bazen yetişkin
olan, cinselliğin ve naifliğin kıyısında dolaşan bir dünyadan konuşurlar.
Kızlar, erkekler, ilk cinsel deneyimler, büyüme ve çocuk görünmeme telaşı
kendini dolu dolu hissettirir. Ve o filmlerdeki erkek çocuklar, kızlar dışında sadece
çizgi romanlardan ve yiyeceklerden söz ederler. Özetle, Kick-Ass gibi süper kahraman aurasından beslenen
anlatılar, nerd mizahı, argo, cinsellik ve liseli muhabbetlerine eşlik eden bir
çizgi roman geyiğinden çıktılar.
Kick-Ass’in senaristi Mark Millar, mevcut birikimi, çizgi
roman nostaljisini veya o eski şaşalı kahramanlar tekerlemesini-tıkanmasını iyi
gözlemlemiş. Güzel bir mesafe kurmuş. Mesafe dediğim, ‘hayat, Stan Lee çizgi
romanlarındaki gibi değil’ gerçekçiliği. Hem onu kullanacak hem de o estetiği
yeniden kuracaksınız. Kişisel olarak en çok ilgimi çeken şey de bu zaten,
filmlere ve benzer nitelikte hikâyelere konu alan geeker mizahı. Süper kahraman
olmaya kalkışanlar komik olduklarının farkındalar, kostümleri giydiklerinde
kendileriyle alay ediyorlar. Gerçek hayatta Woody Allen gibiler, kostümlerle
Tom Cruise olmayacaklarını biliyorlar ama başardıkça role kendilerini
kaptırıyorlar. Hikâyelere hakim olan sarkastizm öylesine güçlü ki anlatılan
şiddet bile komik duruyor. Romita’nın sevimli çizgileri o kadar denk düşüyor ki
anlatıya, iyicilliği belirginleştiren ve kahraman narsizmini ters yüz eden bir
tat katmış. Memleket okuru Bülent Arabacıoğlu’nun En Kahraman Rıdvan çizgi
romanını hatırlayacaktır. Orada da bütün hayatını çizgi romanlara göre belirleyen,
iyilik yapmak, kötülere karşı savaşmak isteyen saf ve bakir Rıdvan vardır. Reel
hayatın içinde sürekli duvara toslamakta, uyum sağlayamamakta, saflıkla
iyimserlik arası bir hissiyatla ne kadar aptal durumuna düştüğünü dahi
farketmemektedir. Kick-Ass, gerçekçilik vehmini En Kahraman Rıdvan’dakine benzetilebilecek
biçimde kurmuyor, bu mizahın farkında olan bir düzlemde istifliyor hikâyesini. Mad
dergisinden bildiğimiz gaz çıkaran, göbekli ve cinsellik düşkünü bir süper
kahraman parodisi yapmıyor, ama o esprilerden haberdar olduğunu da hissettiriyor
bize. Tek kelimeyle başarılı… Bu başarı sebebiyle filme uyarlandı, başlayıp
biten bir grafik romanken devamı yazıldı. İkinci seri de sinemaya uyarlandı.
Üçüncü seri devam ediyor, filmi de olacak kuşkusuz. Millar, ikinci kitapla
birlikte, nihilist Hitgirl ile olgunlaşırken savrulan Kick-Ass
Dave’in aşk-meşk ilişkilerine, romantizmine girmiş. Çocuksu melodramı,
Romita’nın naif karakterleştirmesi güzel sürüklüyor. Sevecen, bir fan ölçüsünde
tutkulu ve sevdiğine yakından bakan yenilikçi bir anlatı Kick-ass…
Radikal Kitap, 1.11.2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder