12 Eylül döneminin şiddet ve baskı ortamı mizahı nereye evriltti?
Kontrollü
olmaya itti... Bütün gazeteler ve yayıncılar gibi mizahçılar da çok
dikkatliydi. Mizah, popülerleşemezse yaşayamaz, o yüzden güçlü iletişim
araçlarına ihtiyaç duyar. Şimdi unutuluyor ama devrin çok satar iki rakip mizah
dergisi Gırgır ve Çarşaf, birbirlerine rakip olan Simavi kardeşlerin
yayınlarıydı. Onların gazete ve yayın grubu olarak sessizlikleri ne kadarsa o
dergiler de o kadar sessiz kaldılar, ya da ancak o kadar ses çıkarabildiler.
Gırgır dendiğinde Haldun Simavi ve Günaydın gazetesi, Çarşaf denildiğinde Hürriyet ve Erol Simavi akla gelmiyor, gelmeli aslında. Bunlar çok satar popüler dergiler, onların eleştirileri çoğunluk değerlerine yönelik olamazdı. 12 Eylül rejiminin halkın yüzde doksan küsuru tarafından onaylandığını unutmayalım.
Bazen mizahçılar
romantize ediyor ve herkes susarken biz bir başımıza eleştiriyorduk 12 Eylül'ü
diyorlar. Doğru değil. Özellikle mizah dergilerinin popüler kültür ürünleri
olduğunu unutmamak lazım. Siyasetle ilişkileri sanılanın aksine zayıftır. Çok
satmak durumunda oldukları için daha muğlak ifadeler kullanırlar. Daha önemlisi, bağlı oldukları yayın grubunun
rejimle-hükümetlerle ilişkisini hesap ederlerdi. Şöyle söylemek doğru, Oğuz
Aral Simavileri...Gırgır çalışanları da Oğuz Aral'ı gözetmeden çizmediler,
üretmediler.
12 Eylül
yasaklarının kalkmasıyla mizahta değişen bir şeyler oldu mu? Örneğin siyasi
figürlerin eleştiri konusu edilmesi gibi…
Sokak, Yeni
Gündem ve daha sonra Nokta gibi dergilere kadar eleştiri ve muhalefet adına
yayın çıktı denemez. Ondan sonra kıpırdanma oldu bence. Mizah dergileri o tarihlerde
güçlü bir yayın mecrası. Televizyon yok, sinema yok, 1981'de örneğin sadece iki
tane mizah öykü kitabı çıkmış.
Aziz Nesin'in kitabı 1984'de yayınlanabilmiş,
bir tercih de olabilir. Sadık Şendil, Kandemir Konduk ya da Muzaffer İzgü gibi
siyasetle daha mesafeli durabilen yazarlar öne çıkıyor. 12 Eylül'den
demokrasiye geçilince eleştiri mekanizması yeniden işlerlik kazandı denebilir.
ANAP dönemi, 1980-83 aralığına göre bir yumuşamadır, bu yüzden de ancak o
dönemin sonrasında siyasi mizah ürünleri artabiliyor.
Öte yandan sanki şu
ayrımı yapmamız lazım: 12 Eylül ve sonrasında gelen bütün hükümetler, şu
yargıyı kabullendiler ve pekiştirdiler. En liberter görüneni bile işine
geldiğinde buna başvurdu: Sol(cu) tehlikelidir. Mizah dergilerine döndüğümüzde
ise şöyle bir şey var. 1950'den bu yana sağcılar yönetiyor Türkiye'yi. Siz de
derginizde ister istemez sağcı siyasetçileri eleştiriyorsunuz. Peki solcu
musunuz? Bence solcu olmanız gerekmiyor, sağcıları eleştirdiğiniz için zaten
solcu görünüyorsunuz. Sağcıları eleştirmekle solculuk aynı şeyler değiller.
Gırgır, 12 Eylül
rejimi tarafından bir süre kapatıldı. O dönem popüler olan bir milliyetçi
şarkıyı eleştirdiği için kapatıldı, bir milliyetçilik eleştirisi yapıldı diye
hatırlanır. Dikkatle bakılırsa, bayrağın kullanım biçimine yönelik milliyetçi
bir eleştiridir yapılan. Mizah dergilerinin veya mizahçıların solcu sayılmasına
biraz daha sakin bakmak gerekiyor sanki.
Mizah bugün de 12
Eylül’de karşılaştığına benzer bir baskıyla karşılaşıyor mu? AKP döneminde
mizahçılara sıklıkla dava açıldı. Bugün baskı daha mı yoğun?
Doğrusu insanlar
aktüel düşündükleri için yaşanan zamanı abartmak eğilimindedirler. Dün,
bugünden güzeldir. Yarın daha da kötü olacaktır gibi bir popüler mantık vardır.
12 Eylül sonrası bir üç yıllık dönem, cumhuriyet tarihinin en karanlık dönemi,
kıyas götürmez bana göre. Çok ama çok insan öldü, kayboldu, kaçtı...
AKP ise başka bir
dönemin partisi, çok uzun bir süredir iktidarda...Mizahçılara davalar açtılar
ama sonuçları nedir ben bilmiyorum. Azımsamak için söylemiyorum. 12 Eylül'de
mizahçılara dava açılmadı ama o dönem sayısız insan evlerinden alınıp öldürüldü,
dava filan hak getire. Bu türden kıyaslamalar bana doğru değil gibi geliyor.
Sadece açılan davalara bakarak bir sonuca varırız ama bir iklimi tanımlamak
için ne kadar doğru olur emin değilim.
Bugün, siyasi mizah,
dergilerde ya da anaakım medyada değil sosyal medyada ve tivitırda yaşıyor.
Kontrol edilebilir mi sizce? Edilemiyor. 12 Eylül'de rejimi eleştirebilmek için
yıllarca beklemiştik. Nokta dergisi, işkenceci polisi kapak yaptığında o kadar
şaşırılmıştı ki, biz işkencenin konuşulmasına, bunu haber yapılabilmesine o
cesarete şaşırmıştık asıl. Bugün de baskı var ama söz söyleyebiliyoruz.
Gezi mizahını
nasıl değerlendiriyorsunuz? Gezi mizahı, Gezi’nin tüm sürecinden bir an bile
uzaklaşmadı, sokak çatışmalarıyla beraber yürüdü. Bu Türkiye için yeni bir şey
miydi yoksa daha önce de böyle dönemlere rastladınız mı?
Gezi ayaklanması,
cumhuriyetin en uzun ve kapsamlı muhalefet eylemi, bunun bir benzeri olmadı. Mizahi
bir tema hep var, şiddet yok diyemem ama şiddet ana motif değil. Partiler var
ama ana ekseni heterojen bir topluluk belirliyor. Gücünü dağınıklığından
alıyor, o sebeple yaygınlık ve devamlılık gösterebildi zaten.
Büyük siyaset, yeni bir gençlik muhalefetiyle karşı
karşıya. Siyaset, parti liderlerinin karizmasıyla ilerler, bu yeni siyaset
biçimiyse başka ve alışılmadık bir biçimde kendini gösterdi. Genç
muhalifler eğitimli ve zekiler, bu siyaset, bu kültür, bu tartışma biçimi, bu
medya, bu televizyon yetmiyor onlara. Alay ederek, büyüklenerek, küçümseyerek,
oflayıp puflayarak, kadüklüğe katlanamayarak bakıyorlar çevrelerine.
Böyle bir mizah, siyasetle pek karşılaşmamıştı,
insanları o sebeple şaşırttı. Mizah dergilerinde yaşıyordu diyebilirsiniz ama
onlar 50 bin civarında satıyorlar. Gırgır'ın çok sattığı dönemlerde, örneğin 12
Eylül sırasında dergiler bu kadar az sattığında kapatılırdı. Bu mizah, görünen
o ki sosyal medyada ve sokaklarda yaşayacak, o genişlikten faydalanacak, fırsat
buldukça faş edecek.
Meraklısı için not: Görsel, 21 Eylül 1980 tarihli Gırgır'ın kapağı.
Eskiden mizah daha özgürdü. Gırgır'daki fiyatı gösteren karikatürü hatırlıyorum. 5+Demirel'in kellesi= 10 TL. Şimdi böyle bir şey sizce mümkün mü?
YanıtlaSilMerhaba, her dönemi kendi koşulları içinde düşünmek gerekiyor. Aktüel-şimdiki zaman, ister istemez insanı etkiliyor ve yaşanan zamanı hafif tertip abartabiliyoruz. Doğrusu, ben de sizin gibi düşünüyorum ama geçmişe ve bugüne bakarken kriterleri iyi seçmek gerekiyor... Satışlar, popülerlik, mevcut yasalar, sansür koşulları, mahkemelerin ifade özgürlüğüyle ilişkisi, nüfus şu bu... şu an için etkili bir "dergi" kalmadı, mizah dergisi de kalmadı gibi bir şey... Hep söylüyorum, 1978'de Mikrop, 40 bin sattığı için "az satıyor" diyerek kapatıldı... Bugün, yirmi bin satan mizah dergisi yok... 1961 Anayasası çok daha liberterdi ve toplum, ifade özgürlüğü ve demokrasiyle ilgili daha heyecanlıydı... Diğer yandan şunu da düşünmek lazım sanki... günümüzde sosyal medyada iktidara yönelik öyle sert espriler ve "mizah" yapılıyor ki, geçmişle ve yayımlanmış hiç bir dergiyle dahi kıyaslayamayız... Selamlar, kolaylıklar
YanıtlaSilSelamlar sizi takipteyim sizde beni takip ederseniz çok sevinirim bu arada bir mim hazırladımda cevap verirseniz çok mutlu olurum :)
YanıtlaSil