Bize biraz kendinizden bahseder misiniz ?
44 yaşındayım. Çocukken bu kadar yaşayacağımı
sanmıyordum. Herkesin hayali vardır ama ben peşinden koştum, koşuyorum. İlk
yayınlanan işlerim çizgi roman olduğuna ve 1985'ten bugüne 28 yıl geçtiğine
göre epey zamandır çizgi romanla ilgili biriyim. Fanzinler çıkardım, sanıyorum
şunu söylemem yanlış olmaz, Türkiye'de çizgi roman hakkında en fazla yazı
yazmış insan benim. Çizgi romana itibar kazandırmak için yıllarca didindim,
halen de uğraşıyorum. Kitaplarım var, çeşitli dergilerde uzunca zamandır çizgi
roman hakkında yazıyorum. Severek hatırladığım, Serüven diye bir çizgi roman
araştırmaları dergisi çıkarttım falan filan...
Deli Gücük fikri nasıl ortaya çıktı ?
Bir korku çizgi romanları antolojisi yapmaya karar
vermiştim. O antoloji için düşünülmüş başlayıp bitecek kısa bir hikâyeydi Deli
Gücük. Sonra Tam Macera diye bir dergi çıkıyordu, onlara yardım ediyordum.
Orada devam ettim. Dergi kapandıktan sonra, çizgi roman dünyası hayal
kırıklıklarıyla doludur, bir noktada takılıp ah vah etmeyi sevmem. Deli Gücük albümü
yapmaya karar verdim. Kısa hikâyeler, yeni yazarlar ve başka çizerlerden oluşan
bir derleme tasarladım. Bazen soruyorlar, niye kısa hikâye yapıyorsunuz diye.
Dışarıdan anlaşılmıyor işte, çizerlerle tek tek sayfa sayfa çalışıyoruz. İlk
kez çizgi roman yapan arkadaşlardan söz ediyorum. Geçinmek için başka işler
yapan, vakit buldukça çizgi romana yoğunlaşan çizerlerden söz ediyorum. O
insanların önüne 100 sayfalık bir hikâye koyamazsınız. Alışması, o tempoyu
öğrenmesi, cesaretlenmesi gerekir. Kısa hikâye olunca ben bunu bitiririm
diyebiliyordu. Öğrendik, çalıştık. Pek çok okur için bunlar bitmiş işler. Bir
sürü eksiği olan albümler. Ama bizim için öğrendiğimiz, kendimizi
geliştirdiğimiz tarihi vesikalar. Şaka değil bu söylediğim.
Deli Gücük : Zifirname için Flaneur Comics’i seçme nedeniniz neydi ? Çıkan sonuçtan, baskı kalitesinden vs... memnun kaldınız mı ?
Flaneur piyasa işlerinin dışında kitaplar yayınlıyordu, yayınlamak
istiyordu, dikkatimi çekti. Yardımcı olmak isterim böyle insanlara. Tutunsunlar
isterim. Ne yapsalar marjinal kalacaklar çünkü. Deli Gücük 3'ü onlara verdim. Duygusal
bir karar bu. Yan yana durmak, beraber resim çektirmek istedim. Birbirleriyle
anlaşabilecek insanların karşılaşması bazen çok zordur, şu dünyadan geçip
gidiyoruz, benzerlerimizle yürüyebilirsek hayat daha çekilir olabilir.
İki imza gününde de bulunan biri olarak yeni okuyuculardan duyduğum soru hep aynıydı . Deli Gücük’ün ilk iki kitabına nasıl ulaşabiliriz? Bu ilk ikisini tekrar bastırmak gibi bir düşünceniz var mı ?
Birinci albüm bulunmuyor artık, galiba bende bile bir
tane var. Motivasyonum yeni şeyler yapmak yönünde olunca pek aklıma gelmiyor.
Olabilir tabii, belki ikisini birarada ufak tefek revizyonlarla düşünülebilir.
Bazı hikâyeleri de genişletmek isterim.
İmza günlerinde yaşanan ilgiyi nasıl buldunuz ?
İki ayrı etkinlik oldu, ikisi de güzeldi. Bu tür
etkinlikler üretici arkadaşlarımızı mutlu ediyor, o bakımdan önemli. Yüz yüze
konuşabiliyorsunuz, hoş şeyler duydum.
Deli Gücük : Zifirname’yi incelediğinizde içinde hem veteran çizerlerin hem
de yeni çizerlerin çizgileriyle karşılaşıyoruz. Bu kadar farklı çizeri bir
arada toplamayı nasıl başardınız ?
Üç albüm yaptık, ister istemez birlikte çalışma
alışkanlığı kazandığınız çizerler oluyor çevrenizde. Bir de ben çizer izlemeye
çalışıyorum. Çizgilerini beğendiğim arkadaşlarla konuşuyorum. Çizgi roman
çizmeleri için teşvik ettiğimi düşünüyorum. Bir de bir şey ürettikçe
farkedilirsiniz, size katılmak isteyenler olur. Birikim meselesi aslında.
Hikâyelerin çoğunda Aziz Tuna imzası geçiyor, ve Murat Başekim önsöz’de bunun
aslında siz olduğunuzu ifşa ediyor. Bu isim neren çıktı ve neden bu isimle
yazmayı uygun gördünüz?
Murat (Başekim), DG hikâye kitabı çıktıktan sonra kitapla
ilgili dizi film teklifi aldı, benim kenarda kaldığımı düşünerek açıklama
gereği duydu, vicdanıyla konuştu. Oysa benim böyle bir takıntım yok, sadece
Murat değil başka arkadaşlar da yazdı Deli Gücük'ü. Hepsi başka bir renk verdi
karaktere. Yanyana duruyoruz, umarım uzun yıllar da yan yana durur, başka ortak
işler de yaparız. Ben mahlasla roman, hikâye, makale ve çizgi roman yazdım.
Mahlas kullanmayı severim, insanı tazelediğine inanıyorum, bir de insan ismine
hayran kalmamalı. Önemli olan hikâye anlatmak ve biz bunu unutuyoruz. Aziz Tuna
da benim mahlaslarımdan biri. Aziz Nesin ve Tuna nehrinden ilham alındı
diyebilirim. İkisi de bol hikâyeli büyük nehirlerdir. Bir çocuğum olursa kız ya
da erkek Tuna ismini verecektim, nitekim 8 yaşındaki oğlumun adı Tuna. Aziz
Tuna isminin mazisi on beş yılı geçiyor sanırım.
Baktığınızda bu Deli Gücük’ün üçüncü çizgi roman albümü ve içinde gerek senaryosu gerek çizgisiyle ciddi bir emek var Bu emeğin sadece Türkiye’de kısıtlı bir çevrede kalması doğru mu ? Bunu yurtdışında pazarlama gibi düşünceleriniz var mı ?
Bu işlerin bir parça nasıl yürüdüğünü biliyorum
diyebilirim. 2008 yılında Frankfurt'ta onlarca uluslararası yayıncı ile çizerlerimizin albümleri için
konuştum. Başkalarının hikâyelerini çizebiliriz ama kendi hikâyelerimizi
dışarıya satabilmek pek kolay değil. Üstelik benim böyle bir heyecanım yok.
Grafik roman üretmek ve bunu bir biçimde konuşulur kılmak istiyorum. O
dediğiniz şeyi yapabilmek için burada bir şeyi iyi yakalamanız gerekiyor. Bunu
henüz yapabildiğimizi düşünmüyorum.
Biraz da Dumankara’dan bahsedelim. Senaryoların hepsini bir Ankaralı olarak siz yazdınız. Okuyunca bazılarının ya siz ya da yakın çevrenizden birilerinin yaşadığı olaylar gibi içten ve cana yakın buldum. Doğru mudur ?
Kısmen doğru. Yazarlar güzel yalanlar yazarlar, bunu da akılda
tutmak gerekiyor. Gerçek olduğu gibi anlatılsa ilgi çekmeyebilir, siz onu
tahkiyeyle başka birşeye dönüştürürsünüz. Otobiyografik nitelikler, gerçeklik
vehmini güçlendiriyor tabi.
Yakın gelecekte bir Dumankara 2, Deligücük 4 ya da bambaşka bir çizgi roman projeniz var mı ?
Dumankara 2 olmaz ama Deli Gücük'ün dördüncü albümüne
başladık. Bunlar dışında yıl sonunda bitebilecek üç ayrı grafik roman projesini
sürdürüyoruz.
Röportajı, Gölge e-dergi için Tunç Pekmen'le yapmıştık, Mayıs 2013.
Peki, dumankara 2 olmasın ama Sis'tanbul olsun.
YanıtlaSil