Aslında bu damar hep vardı, kişisel ifade kanalları arttıkça çeşitlenip çoğaldı. Şenlikli muhalefet denirdi buna, belki hizayı bozan muhalefet de denebilir. Yan yana marş marş yürüyen, her daim disiplin isteyen bir siyaset angajmanı vardır. Gelenek vurgusu yapılır, büyük kahramanlar ve hiyerarşiler vardır. Sadakatten, devrimci-mücahit disiplininden söz edilir. Son ayaklanmanın en ilgi çekici yanı partilerle veya büyük siyasetlerle organik bir bağının olmamasıydı. Hoyratlık, şiddet ve kibire yönelik yıllara dayanan bir kolektif refleks gösterildi. Toplumun çeşitli kesimlerinden, farklı ideolojilerden insanlar biraraya geldi. Tek tutarlı yan Başbakana olan öfkeydi. Onun dışında dil, söylem ve ifade biçimleri bütünüyle kaotikti. Cinsiyetçi, homofobik sayısız slogan ve rövanşist şiddet dili kullanıldı, kullanılıyor. Mizah, o erkek ve intikamcı aurayı yumuşattı bence. Gülmek insanı yakınlaştırır, hasbihal edersiniz, konuşmayı kolaylaştırır. En azından yapma gözünü seveyim dedirtir. Bu kadar şiddete ne gerek vardı, hepimiz bu memleketin insanlarıyız düsturunu çoğaltır. Bir de ne var ki insanların elinde mizahtan başka? Tank mı tüfek mi gaz mı?
- Yıllardır mizahın, çizgi romanların, argonun, avam kültürünün derinliklerini araştıran biri olarak sizce bugün sokağa dökülen mizahın kökü nereye dayanıyor? Sahipleri kimler?
Orta sınıf mizahı
bu, şehirli üniversiteli ironik, dil bilen, popüler kültüre hakim gençlerin
sarkastizmini içeriyor. Aptallığı, sertliği, büyük iddiaları deşifre eden bir
dil bu. Sosyal medyada uzun zamandan beri zaten var olan bir dil bu. Anaakım
medyanın dışında kalan, ona dahil olmak istemeyen bir kültürün ürünü de demek
gerekiyor. Duvar yazıları, mizah dergileri, tivitır ya da fesybukta izlerine
rastlamak mümkün. Zaytung mesela bu mecralardan biri
- Şimdi herkesin kafasında şu soru var: "Bu kadar yaratıcı insan neredeydi?" Sizce?
- Şimdi herkesin kafasında şu soru var: "Bu kadar yaratıcı insan neredeydi?" Sizce?
E biraz insanların
damarına basıldı, kibirle, küçümseyerek konuşuldu, insanlar aşağılandıklarını
düşündüler ve ortaya çıktılar. Bence bu kadar genç zaten kendi devranında bu
esprileri sürdürüyordu, bu ayaklanma onları görünür kıldı, farkedildiler.
Başbakan olmasaydı marjinal kalacaklardı.
- Mizah dergileri sokak mizahının üreticileri olarak görülür. Bu eylemler sırasında sokağa yansıyan mizahın onları bile aştığını düşünüyor musunuz?
Aşmak demeyelim
buna. Medyanın değişimini hatırda tutalım. Gazetelerin gücü azaldı, dergicilik
ölüyor. Mizah dergileri sanıldığı kadar belirleyici değiller ama hâlâ
etkiliyorlar. Ben asıl olarak tivitırın siyasi mizahı, geniş anlamıyla geeker
mizahını uzun zamandan beri beslediğini düşünüyorum. Kıyas götürmeyecek kadar
etkili bir mecra, fikir beyanını hızlandıran, kimliklendiren, aidiyet ve
ayrışmayı hızlandıran bir savaş alanı- Mizah dergileri sokak mizahının üreticileri olarak görülür. Bu eylemler sırasında sokağa yansıyan mizahın onları bile aştığını düşünüyor musunuz?
- Bu mizah anlayışı siyasette de bir rüzgara neden olabilir mi?
Çok sanmıyorum, büyük siyasetin aktörleri, dili ve işleyişi farklı. Siyasetin perhizci bir disiplini var, uzlaşmayı içeriyor. Oysa ayaklanmanın dili direnişe dayanıyor, neşeli ve karnavalesk. Direniş hikayeleri, uzlaşma hikayelerinden her zaman daha etkileyici ve romantiktir. Yani o mizah, büyük siyasetin parçası olamaz. Olsa olsa bir ara konusu olur, sonrasında aslına döner.
Cumhuriyet, 9.6.2013, Esra Açıkgöz
İlüstrasyon: Murat Başol
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder