Perşembe, Nisan 11, 2013

Sadece Çizgi Roman Okuyan Bir Okurum Olsun İstemiyorum



Dumankara Türkiye'nin grafik roman tarihindeki hangi geleneklerden faydalanıyor?
Türkiye'de grafik roman geleneği var denemez ama edebi tatlara sahip, çizgi roman denildiğinde akla gelen anlatım biçiminin dışına çıkmaya çalışan isimler ve çalışmalar sayılabilir.  Çok değiller ve son otuz yılda yayınlandılar aslında. Kendi adıma en çok Engin Ergönültaş'tan etkilendim diyebilirim. Oğuz Aral'ı herkes bilir, Engin Ergönültaş'ı bilenler bilir derler ya sahiden farklıdır. Onun hikayelerini okursanız orada edebiyatı ve meselesi olan bir yalpalamayı görürsünüz.  

Hikayelerin resmedilme üsluplarındaki çeşitlilik önemsediğiniz bir şey miydi, yoksa daha ziyade bir bütünlük peşinde mi koştunuz çizerleri seçerken? 
Çizerlerin önemlice bir kısmını yıllardır tanıyordum, neyi çizebileceklerini biliyordum. Murat Başol'a zor bir iş verdim, klostrofobik,  arabanın içinde geçip duran sıkıntılı bir işti, başaracağını biliyordum. Ferdi hikayesi için sevimli bir çizgi arıyordum. Berat'la karşılaştım. İsabet oldu. Skor hikayesi için endüstriyel bir çizgi arıyordum. Çağrı alternatiflerimden biriydi. Çizere göre hikaye yazdığım oldu. Gökhan'la yirmi yıl önce fanzin çıkarmıştım. Artık pek çizmiyordu. Macar'ı onun için yazdım. Sarkastik havaya uygundu çizgisi. Sümeyye, neşeli bir hikaye istiyordu, tarzına uygun düşen bir süper kahraman parodisi tasarladım. Çeşitlilik kurmaya çalıştıysam da şartlara göre de eğip büktüm,  sanıldığı kadar çok çizer yok. Ankara 1916'yı önemli bir çizerimiz için yazdım ama hikayeyi politik buldu, çekindi. Berat, çalışmasını bitirmişti, senaryoyu ona verdim, iyi ki vermişim. Sertleşebilecek bir tonu kıvamında tuttu. Bu albümde ilk kez çizgi roman çizen isimler de oldu. Utku mesela onlardan biri. Uzun süredir çizmeyenler vardı, Sefa mesela, albümün zor bir hikayesini Mazhar ile Galip'i başarıyla çizdi. 

Ankara'nın temsil edilişine dair problemlerden de bahsetmişsiniz önsözde, bir grafik romanın bir şehri derinlemesine anlatması için ne gerekir sizce? Bu kitabı hazırlarken derinlemesine bir şehir temsili miydi amaçladığınız? 
Aklımda çeşitli dönemlerde bir şehri anlatmak, üstelik bunu sıradan insanlar üzerinden resmetmek vardı. Bir bütünü tamamlamaya çalışıyordum sonra birden elimden gelenin ancak ve ancak bir tortu bırakmak olduğunu farkettim. Psikocoğrafi bir alt metni olsun, sadece Ankara değil İstanbul da konuşulsun istedim. Yoksullar, galiba en iyi bildiğim insanlar onlar. Çok küçük yaştan beri çalışıyorum. Bir şive vurgusu yapmak, uzun uzun konuşan insanları kullanmak...Tortu dediğim o...Kederi ve lan hayat sen ne alçaksın diyen neşeli bir öfkeyi dahil etmek filan. Zaten bir şey çıkacaktı. Benim Ankaram bu... 

Okurumu hayal etmedim ama sadece çizgi roman okuyan bir okurum olsun istemiyorum. Başka çalışmalar da yapıyorum. Grafik romanı keşfetse sevebilecek bir okuru tahayyül ediyor ve onlara sığınıyorum. O tortuyu onlar hissedecektir diye umuyorum. 

Dumankara ismini de sormak isterim, şehir 1916'dan beri hep puslar ve dumanlar içinde mi? 
Ankara için bozkır kasabasıydı denir, yüzyıllara dayalı bir kültür yok sayılır. Ankara'nın miladı cumhuriyetle başlatılır, sevmiyorum ben bu yalanı. 1916 Yangınıyla Rum ve Ermeni mahalleleri yakılıyor. Tanzim edici siyasi bir hamle bu. Mesela nerde o kültürel birikim? Yok! Bu yangınla ilgili bir hikayeyle albüme başlamak ve metropol insanının doyumsuzluğuyla bitirmek vardı aklımda. İlkinde lokal bir istifleme diğerinde global bir savrulma var. Millici siyasetin önüne geçen, denetlemez bir arzu patlaması bu. Şehirler birbirine benziyor derken bunu kastediyorum. Dumankara, sadece Ankara değil o bakımdan. Duman ve kara aynı zamanda. 

Kaya Genç, Dumankara hakkında (Vogue Nisan 2013) yazacağı yazı için bazı sorular göndermişti. 
Fotoğraf: Uğur Uçan

2 yorum:

  1. Güzel bir söyleşi olmuş, teşekkürler. Dumankara'nın da hakkettiği okuruna ulaşmasını çok istiyorum.
    sevgiler.

    YanıtlaSil
  2. Ben teşekkür ederim, ilginiz için...

    YanıtlaSil