Pazartesi, Nisan 15, 2013

Gönül Bu, Kimi Severse Güzel O'dur


Bu kadar çizeri nasıl bir araya getirdiniz? Size göre kolektif bir iş yapmanın anlamı ve önemi nedir? 
Albüme karar verince, önce birlikte çalıştığım isimlere yazdım. Sonra yeni çizerler aramaya başladım, deneme sayfaları, eskizler, türlü yazışmalar. 1500 civarında mail yazmışım, yüzlerce telefon konuşması, karşılıklı sohbetler yaptım. Meşakkatli bir çalışma aslına bakarsanız ama iş bitince unutoyrsunuz. Kolektif çalışmanın özü şu: paylaşmayan çoğalamaz. Bunun adı yol arkadaşlığı. Birlikte üretiyoruz. İster istemez daha hızlı üretiyoruz. Dayanışmayı ve birlikte hareket etmeyi öğreniyoruz. Ancak üreterek öğrenilir.  

Ankara size neler ifade ediyor? Sizin Ankara’nızı biraz anlatır mısınız? 
Dedelerimin  doğup büyüdüğü bir yer, sevdiğim insanların ailemin  yaşadığı bir yer. Duygusal olarak sevinçlerimi, hala burada olduğuma göre başedebildiğimi hayal kırıklıklarımı burada yaşamışım. Güzel değil sanki ama güzel olanı herkes sever zaten. Göz almıyor ama sakin, çayı burda güzel demliyorlar, herkesin yanmış dediği güzel bir simidimiz var. İkisi güzel gidiyor. Şaka yapıyorum, gönül bu, kimi severse güzel o'dur, seviyoruz    işte kimi şehirleri, sokakları, insanları. İlla herkes sevsin denebilir mi? 

Kitap tasarımının önemi nedir? Çizgi romanla grafik roman ayrımından bahseder misiniz?Türkiye'de kitap, tasarımla çok uğraşılamadan son anda, süratle, yetiştirme telaşıyla çıkıyor ne yazık ki. Ben editörü olduğum kitaplar ve yazarlar için bir tasarım yapmaya çalışıyorum. Teaser çalışması, kapak fotoğrafı, içerik, arka kapak yazısı düşünüyorum ama itiraf etmem gerekirse zamana karşı yarışmaktan bunlar da çok iyi şeyler oluyor diyemem. Dumankara da bir albüm vurgusu yapmak istedim. İçindekiler sayfasını arkaya koydum. Plak vurgusu istedim. İç kulaklar ön ve arka kapakla devamlılık gösterdiler. Olduğu kadar oldu. Grafik roman, geleneksel çizgi romanlardan farklı türde anlatılar. Daha yavaş tempolu olabilirler, edebiyata yakın olabilirler. İlla macera olması, mutlaka aksiyona dayanması gerekmeyen, kitap ayracı konarak okunan nitelikli çizgi romanlar bunlar. Maus ya da Persepolis'i örnek verebiliriz. Dumankara, bu bakımdan yeni nesil çizgi romancıların üretimi. İlerde grafik roman bahsi açıldığında söz edilecek ilk denemelerden olacak. Üstelik Türkiye'de ilk kez bu kadar çok çizer bir kitapta biraraya geliyor.

Hikayeleri kurgularken nelerden yola çıktınız?
Benim aklımda yoksulları, kenar mahalleleri anlatmak vardı. Ankara'yı bir fon olarak kullandım. Psikocoğrafya  denebilecek türden şehri ve şehrin tarihini sıradan insanlar üzerinden anlatma fikri olarak özetleyebilirim yapmak istediğim şeyi.

Bu kitabın çıkış noktası neydi?
Belirgin bir çıkış noktası var diyemem, başlangıçta pek çok şey vardı aklımda. Büyük Ankara yangınıyla ilgili bir şey yapmak istiyordum. Son hikayeyi nasıl anlatacağımı biliyordum. Başka başka şeyler. Yazdıkça gerisi geldi,

1916’dan günümüze Ankara’daki değişimin en önemli noktaları neydi size göre?
Hıristiyan mahallesinin yanması siyasi olarak büyük bir istifleme aslında. İnsanların evleri yakılıyor, göç etmek zorunda kalıyorlar. O kültürel boşluğu hemen ikame edemezsiniz. Cumhuriyet kurulurken Ankara için bir bozkır kasabasıydı azımsaması sırf bu yüzden haksızlık. Ankara cumhuriyetin vitrini olunca bir siyasi ve kültürel projeye dönüşüyor. 1950'ye kadar bu iktidarını koruyor. Sonra asıl büyük şehir İstanbul tekrardan sahne alıyor, üvey evlatlıktan, abartılı bir hain muamelesi yapılırdı, ondan kurtuluyor. Ankara giderek etkisi azalan bir şehir, bence hâlâ iyi bir üniversite şehri.

Sabah Kitap için Fisun Yalçınkaya ile röportaj yapmıştık

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder