Çarşamba, Mayıs 30, 2018

Nazım Yazmış Bu Çizgi Filmleri


Nazım Hikmet'in çok yönlü bir sanatçı olduğunu hepimiz kabul etmekle birlikte, yazıp çizdiklerini iyi kötü bilen herkes teslim edecektir ki şairliği kıyas götürmeyecek ölçüde başkadır. Diğer edebi türlerde yaptığı çalışmalar şiirleri kadar başarılı değildir. Güzel diyaloglar ya da ilginç bölümleri yok diyemem ama bütünlüklü olarak romanlarının iyi olmadıklarını gönül rahatlığıyla söyleyebilirim örneğin. Vakt-i zamanında Nazım'ın çizgi filmle ilgilendiğini, Sovyetler Birliği'nde bu alanda senaryolar yazdığını biliyordum. Yıllar önce filmlerine ulaşabilmek için küçük çaplı araştırmalar, yazışmalar dahi yapmıştım. Nafile tabii. Melih Güneş de filmlerin peşine düşmüş, Nazım'ın son eşi Vera Tulyakova'nın yardımlarıyla onları gün yüzüne çıkarmış. YKY'den çıkan, iki ayrı çizgi filmin adını taşıyan Hanene Huzur Dolsun-Sevdalı Bulut kitabı, animasyonları içeren dvd ve ilgili dokümanlardan oluşuyor. Tek kelimeyle güzel! Çabayı ve sunumu takdir etmemek haksızlık olur. 

Öte yandan, filmler nasıl derseniz, zamanını aşabilecek nitelikte değiller dememiz gerekiyor. Döneme özgü Sovyet estetiği ve siyasetiyle üretilmişler.  Filmleri niteliklerinden ziyade Nazım külliyatı için birer belge olarak görmek ve onunla yetinmek belki daha doğru olur. Kitap, sadece filmlerden oluşmuyor dedik, film ve senaryolar hakkında Sanat Sovyeti toplantı tutanakları da derlenmiş. Belgeselci ağırlığı güçlendiren önemli bir katkı olmuş. Bu tür toplantılarda bürokratik gereklere dayanarak, ideolojik tutarlılığın sorgulandığını başka örneklerden de biliyoruz.  Yıllar içinde farklı film ve anlatılarla ilgili yayınlanan tutanakları incelediyseniz anlıyorsunuz ki Sanat Sovyeti sadece filmlerin içeriğini değil üreticilerin geleceğini belirleyebilmiş. Bu toplantılar, teorik olarak, estetik bir tutarlılık ve devamlılığı sağlayabilmek adına başlamışsa da giderek siyasi sadakatin arandığı (ya da bunun daha çok önem kazandığı) ve sorgulandığı yargılayıcı mecralar olmuşlar.  Resmi konuşmalara, ego çatışmalarına, ideolojik hassasiyetlere, sansür ve manipülasyona ister istemez sık rastlanılmış, çok başvurulmuş. Nazım nasıl değerlendirilmiş derseniz, genel politik atmosfere bağlı olarak şaire yakınlaşılmış ya da uzaklaşılmış, Vera'nın işine son verilmesi de bununla ilgili olmuş. Vera, Nazım'ın ardından anlatıyor: 'Başıma gelenleri sana anlatmadım (...) belki de beni düşürdükleri durumla seni kışkırtmak, skandal çıkartmanı tetiklemek, dahası en basit gerçeklerin bile fısıltıyla konuşulduğu ülkeden gitmeni sağlamaktı amaçları'. Nazım'a sempatiyle yaklaşırken ne konuşulmuş peki? Doğrusu pek önemli gözükmüyor konuşulanlar. İltifatlar, 'şurası şöyle olsa sanki daha iyi olacak' türü revizyonlar denebilir bunlara. 

Hanene Huzur Dolsun iddialı bir film. Sovyet animasyon geleneğinde hatırı sayılır yeri olan propaganda filmlerinden biri. Yarım asır öncesine ait olduğundan günümüz seyircisi ayırdına varmayabilir, resmi Sovyet sanat politikası gereği barış temalı sayısız animasyon üretilmiştir. Buna göre kapitalizmin ve emperyal arzuların en önemli sonucu olarak savaş gösterilmiş; asker, silahlanma ya da atom bombasına karşı işçiler, doğa ve zeytin ağacı-güvercin sembolleri öne çıkartılmıştır. Daha doğrusu, demokratik dünyada yaygınlık kazanan savaş karşıtı cepheye propagandif katkılar sağlamışlardır. Hatta öyle ki barış denildiğinde komünizmi ve Sovyetler Birliği'ni anlayan radikal sağın refleksleri kısmen doğrudur. Rus dilinin sınırlılıkları nedeniyle anti kapitalist simge ve semboller film ve  animasyonlarla yaygınlaştırılmaya çalışılmıştır. Nazım'ın senaryosu da bu amaçla yazılmış, söz ya da diyalog kullanmadan kapitalizmi (onun emperyal büyümesini sağlayan savaşı) eleştirmek istemişler. Sovyet animasyonlarının yetkin örnekleriyle kıyaslandığında Hanene Huzur Dolsun için bunu başaramamış demeliyiz. Propaganda anlatılarında olması şart olan tek etkiye yoğunlaşamamışlar, uzatarak ve uzatırken dağılarak, güç kaybetmişler.

Sevdalı Bulut, daha serbest bir çalışma. İran minyatürlerini modelleyerek bir masal anlatmayı denemişler. Kuklalar kullanılmış, animasyon yine dönemine göre vasat (ile vasat altında) kalmış.  Anlatım devamlılığı aralıklarla sekteye uğramış örneğin. Yavaşlığı, teknik zafiyetlerle ilgili değil sadece. Naif bir dili var ama finali güçlendiren bir seyir izleyememişler. Film çocuklar için mi üretilmiş belirsiz, kötü adamın yenilgisi dahi aşikârlaşmıyor. Kederli, buruk ve kötücül bir yönseme var film biterken kendini gösteren.

Filmlere niteliklerinden çok Nazım'la ilgili belge sayarak bakmak lazım demiştim. Şunu da sormak gerekiyor tabii: bu çizgi filmler Nazım'ı ne kadar yansıtıyorlar? Çok fazla insanın emeği var ama Nazım kendi o coşkun tarzını ortaya koyabilmiş mi? Yazdıklarıyla kendini hissettirebilmiş mi? Nazım, bu filmler sayesinde Sovyet Canlandırma Stüdyosunda (Soyuzmultfilm) çalışan Vera ile tanışmış, arkadaşlığını ilerletmiş ve onunla evlenmiş. Filmler, en çok buna vesile olmuş gibi geldi bana. Onun dışında ne Nazım filmlere kendini katabilmiş ne de filmler Nazım'ın dilini taşımaya çalışmışlar. Büyük şair Nazım Hikmet, bazı animasyonlara senaryo yazmış o kadar.

Radikal Kitap,  9.3.2013

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder