Edwin
Boyd, biyografik bir suç hikayesi,
Kanada'da geçmesi ilginç, temposu ya daha yavaş olmalıymış ya da daha hızlı (30
Aralık). + Pazarları Hiç Sevmem, görüntüler çok iyi ama senaryo aksamış,
diyaloglar teklediği için oyuncular da zorlanmış (29 Aralık). + İstanbul seyahati (28 Aralık). + Dredd, tatsız bir çizgi romandır ama bu uyarlama iyi bir aksiyon örneği
olmuş (27 Aralık). + Blue
Lagoon The Awakening, ilk filmin
utangaç bir versiyonu, yapılmasa da olurmuş (26 Aralık). + Ultimate Avengers, düşük bütçeli bir animasyon, çizgi romanın
çok gerisinde (25 Aralık).+ Bro,
gezinen bir film, annesiyle yaşayan genç bir erkeğin suçla ilintili savrulması,
uyuşturucu, cinsellik vs, vasat demek gerekiyor (24 Aralık).+ Çanakkale 1915, senaryosu belli de sineması sahiden
kötü, öyle şeyler var ki çok acemice, bir mermi sahnesi var oyuncular bile
inannmamış (23 Aralık). + Skyfall, geleneksel seyirlik sahneler yine var ama James
Bond geleneğinin dışında bir film olmuş, kötü adam derinleşememiş (22 Aralık). + Eskişehir Şehir Tiyatosundan Toros Canavarı'nı seyrettim, iyi dekor, çok iyi
oyunculuklar vardı (21 Aralık). + The Man With The
Iron Fists, çocuksu, video oyunu
tadında uzakdoğu operası, vasat (20 Aralık). + Diary of a Wimpy Kid Dog Day, çok vasat olmuş diyordum, sonra ne olacaktı
ki dedim, sitcom olurmuş da film niye olmuş (19 Aralık). + Deep
Rising (1998), döneminin
ortalamasını hesap edersek sürükleyici bir komedi avantür, tuhaf yaratıklar
gemiyi işgal ediyor, özeti böyle (18 Aralık). + Derriere Les Murs, yirmili yıllarda Fransız taşrasında geçen
vasat bir gerilim filmi denebilir. Genç birkadın yazarın kabusları
halüsinasyonları, vasat altı (17 Aralık). + The Baytown Outlaws, komedi avantür denebilir, Rodrigez havasında
komik şiddet ve coolluk... O kadar...(16 Aralık). + Wild Bill, bir Doğu Londra filmi, büyük bir hikayesi yok
ama o yoksulluğu iyi anlatarak kendini izlettiriyor (15 Aralık). + Casa De Mi Padre, Will Ferrell nedeniyle seyrettim. Latin
komedisi çıkmamış, ne olacağına karar verememiş bir film olmuş, oyuncuları
kurtaramamış (14 Aralık). + Paraisos Artificiais, mutsuzluk, hayal kırıklığı, uyuşturcu, cinsellik, gençlik, hedonizm
vs vs İlginç olan yanı Brezilya filmi olması (13 Aralık). + 388 Arletta
Avenue, vasat bir korku filmi,
kamera oyunlarıyla filmi sürüklemeye kalkarsan ergen harkişlenmesi çıkıyor (12
Aralık). + Eldorado, yakın dönemlerinin mavrasını yapan bir trash
estetiği düşünün, üstelik müzikal, üstelik nasıl dökülüyor! (11 Aralık). + La Legende de Parva, Manara'dan adaptasyonuymuş, naif ve teknik olarak vasatın altında (10
Aralık). + The
Girl Who Kicked The Hornets Nest,
her defasında yarım bıraktığım bir filmdi, serinin en zayıf halkası, siyasi
entrikası romana daha çok yakışmış (9Aralık). + The Good Doctor, Orlando Bloom performansı başarılı ama çok
kapsayıcı olmuş, kötüler (!) bir parça daha karakter kazanmalıymış (8 Aralık). + The Dark Knight Rises, Nolan'ın kıyamet gösterisi, serinin en iyi filmi gibi geldi bana (7
Aralık). + The Bride Wore Black, Truffaut'nun Hitchcock filmi denebilir, kara
gelinin intikam hikayesi. Tarantino hiç seyretmedim demiş, yedi düveli
güldürmüş (6 Aralık).+ Stolen, Cage
düğmesine basılınca oynayan pilli bebekler gibi hep aynı rolü oynuyor, hep
vasat altı filmlerde oynuyor uzun süredir (5 Aralık). + On te Road, dağınık bir romana göre iyi toparlanmış, iyi
oyunculuklar var, klişeleri iyi kullanmış, enerjik film olmuş (4 Aralık). + A Day at the Races, Groucho Kardeşler, Üç Ahbap Çavuşlar mizahı,
Arşan Palabıyıkyan zekası (3 Aralık). + Crash, eski film ama ben ilk kez seyrettim, bugün pek çok bakımdan eskimiş
gibi geldi bana. Romanın gerisinde kaldığı çok açık, erotik bir filme dönüşmüş
hatta (2 Aralık). + Alois Nebel,
Çek animasyonu, iyi bir sanat sineması örneği (1 Aralık).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder